Bayramî | * Hacı bayram Veli’nin tarikatına girmişolan kimse. |
Bayramîlik | * Bayramî tarikatı. * Bayramî tarikatından olma durumu. |
bayramlaşma | * Bayramlaşmak işi. |
bayramlaşmak | * Birbirinin bayramınıkutlamak. |
bayramlık | * Bayramda kullanılan, bayrama özgü olan. * Bayramlarda verilen armağan. |
bayramlık ad | * Birisi tarafından hakaret yollu kullanılan sözün kendisine ait olduğunu bildirmek için kullanılır. |
bayramlık ağız | * küfür. |
bayramlık ağzınıaçmak | * kaba konuşmak, küfretmek. |
bayramüstü | * Bayrama yakın. |
bayramüzeri | * Bkz. Bayramüstü. |
bayrı | * Çok eski zamanda var olmuşveya eskiden beri var olan, kadim. |
bayrılık | * Bayrı olma durumu, kıdem. |
baysal | * Huzur ve refah içinde olan. |
baysallık | * Huzur ve refah içinde bulunma durumu. |
baysungur | * Şahin cinsinden, yırtıcı bir kuş. |
baytar | * Hayvan hastalıklarıhekimi, veteriner. |
baytarlık | * Baytarın mesleği. |
baz | * Temel, esas. * Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde, esas. * Taban. |
baz losyon | * Cildin esnek ve sağlıklı görünmesini sağlamak ve özellikle yağlıciltlerin parlak görüntüsünü gidermek için kullanılan bir tür losyon. |
baza | * Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak. * Dolap gövdesinin zemine düzgün oturmasına yarayan çerçeve şeklindeki kaide. |
bazal | * Bazıçok olan (tuz) veya bazın özelliklerini taşıyan (madde), esasî. |
bazalt | * Koyu renkli, sert, bir çeşit yanardağkültesi. |
bazar | * Çarşı, pazar. * Pazarlık, alışveriş. |
bazen | * Ara sıra, arada bir, kimi vakit. |
bazı | * Birtakım, kimi. * Ara sıra, arada bir, kimi vakit. |
bazı bazı | * Ara sıra, arada bir. |
bazıdingil döner bazıteker | * karşılıklı ilişkilerde her iki tarafa da zaman zaman söz söyleme hakkıdoğar anlamında kullanılır. |
bazıları(veya bazısı) | * birtakımı, kimisi. |
baziçe | * Oyun. |
bazidiyospor | * Bazitli mantarların sporlarına verilen ad. |
bazik | * Baz niteliği gösteren. * Birleşiminde asit ve baz ağırlığı oranınormal tuza göre az, fakat baz oranınormal tuza göre yüksek olan (tuz). |
bazik oksitler | * Çoğu oksijen bakımından zayıf olan, su ile birleşince baz etkisi gösteren, asitlerle birleşince tuzlarıveren oksitler. |
bazilika | * Kral sarayı. * Dikdörtgen biçiminde, uç kısmında yarım çembere benzeyen bir çıkıntısı olan Roma mahkemesi. * Ortadaki yüksek, yanlardakiler daha alçak olmak üzere içi, iki sıra sütunla, üç salona ayrılmış, dikdörtgen biçiminde kilise. |
bazit | * Bazit mantarların üreme organı. |
bazitli mantarlar | * Sporları bazitlerin içinde bulunan mantarlar grubu. |
bazlama | * Sacda pişirilmişyuvarlak pide. * Tatlısı bol, kalın gözleme. |
bazlamaç | * Bazlama. |
bazlaşma | * Bir maddenin baz durumuna gelmesi. |
bazuka | * Roketatar. |
Be | * Berilyum’un kısaltması. |
be | * Türk alfabesinin ikinci harfinin adı. |
be | * (teklifsiz konuşmada) Ey, hey, yahu. |
bebe | * Bebek, küçük çocuk. |
bebe aspirini | * Küçük çocuklara içirilmek üzere, ilâcıözel olarak yapılmışaspirin. |
bebecik | * Küçük veya acınacak durumda olan bebek. * Yaşına yakışmayacak davranışlarda bulunan kimse. |
bebek | * Meme veya kucak çocuğu. * Plâstik, tahta, bez vb.den yapılan insan biçiminde oyuncak. * Sevgi seslenişi olarak kullanılır. * Göz bebeği. |
bebek beklemek | * (kadın) gebe durumda bulunmak. |
bebek gibi | * çok güzel (kadın). * bebeğe yakışır biçimde. |
bebek ölümü | * Çeşitli hastalıklardan, 0-2 yaşgrubunda bulunanların ölümü. |
bebekçe | * Bebek gibi, bebeğe yakışır biçimde. |
Kategoriler