beğenilme | * Beğenilmek işi veya durumu. |
beğenilmek | * İyi ve güzel bulunmak. * Sevilmek, hoşa gitmek. |
beğenirlik | * Beğenme durumu, beğenilir olma durumu. |
beğeniş | * Beğenme. |
beğenme | * Beğenmek işi. |
beğenmek | * İyi veya güzel bulmak. * Benzerleri arasından birini seçip ayırma. * Onaylamak, kabul etmek, tasvip etmek. |
beğenmemek | * İyi veya güzel bulmamak. * Kuşku duymak, kuşku ile karşılamak. * Küçümsemek, hor görmek. * Onaylamamak. |
beğenmeyen kızını(veya küçük kızını) vermesin | * bir durumun beğenilmemesi karşısında, beğenmeyenin umursanmadığınıanlatır. |
beğenmezlik | * Beğenmeme, iyi veya güzel bulmama. |
beğlik | * Beylik. |
behavyorizm | * Davranışçılık. |
behemehal | * Her hâlde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka. |
beher | * Her bir. |
behey | * Çıkışma bildirmek için kullanılan bir ünlem. |
behime | * Dört ayaklıhayvan. |
behimî | * (duygular için) Hayvanca, hayvana yakışır biçimde olan. |
behimîlik | * Behimî olma durumu. |
behişt | * Cennet, uçmak. |
behre | * Pay, nasip, hisse. |
behresiz | * Payı, nasibi, hissesi olmayan; bîbehre. |
beis | * Engel, uymazlık. * Kötülük, zarar. |
beis görmemek | * sakınca, zarar görmemek. |
beis yok | * zararıyok, önemi yok. |
bej | * Sarıya çalan açık kahverengi. * Bu renkte olan. |
bek | * Sert, katı; sağlam. |
bek | * Savunucu. |
bek | * Hava gazılâmbasının ucu. |
beka | * Kalıcılık, ölmezlik. |
beka bulmak | * ölmezlik erdemine ulaşmak, ölümsüzleşmek. |
bekar | * Diyezli veya bemollü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota işareti. |
bekâr | * Evlenmemişkimse. * Evli olduğu hâlde ailesinden ayrı, yalnız yaşayan kimse. |
bekâr kalmak (veya yaşamak) | * evlenmemek, evlenmemişolmak. * ölüm veya boşanma dolayısıyla eşini yitirmek. |
bekâr odası | * Bekârların, taşradan gelmişişçilerin kalacağı oda. |
bekâra karı boşamasıkolaydır | * bilgi ve tecrübesi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi tâbiîdir. |
bekâret | * Kız oğlan kız olma durumu, kızlık, erdenlik. * Saflık, temizlik, masumluk. * Sanat ve düşüncede özgünlük, yenilik. * Doğallık, tazelik. |
bekârhane | * Bekârların kalması için ayrılmışveya düzenlenmişoda. * Bekârların yaşadığımüstakil ev. |
bekârlık | * Bekâr olma durumu. |
bekârlık sultanlık | * evlenmeden tek başına yaşamanın daha iyi olduğunu anlatır. |
bekas | * Çulluk. |
bekçi | * Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse. |
bekçi kalmak | * koruyucu, gözcü, denetleyici olarak beklemek. |
bekçilik | * Bekçinin yaptığı iş. |
bekçilik etmek | * (bir şeyi) bekleyip korumak. |
bekinme | * Bekinmek işi. |
bekinmek | * İnat etmek, direnmek. * Kapanmak, tıkanmak. |
bekitme | * Bekitmek işi. |
bekitmek | * Kapamak, tıkamak. |
bekle yârin köşesini! | * yakında gerçekleşeceği sanılmayan umutlar karşısında söylenir. |
bekleme | * Beklemek işi. * Vakit öldürme. |
bekleme odası | * Bir kimseyi veya bir taşıtı beklemek için gelenlerin oturduklarıyer. |
Kategoriler