Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 47

beniz * Yüz rengi.
beniz geçmek * benzi solmak.
benizli * Benzi bulunan, benze sahip olan.
benlenme * Benlenmek işi.
benlenmek * Ben oluşmak.
benli * Teninde ben bulunan.
benli * Bkz. senli benli.
benliği yoğurmak * kişiliği oluşturmak.
benliğinden çıkmak * kendine benzemez olmak.
benlik * Bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet.
* Kendi kişiliğine önem verme, kişiliğini üstün görme, kibir, gurur.
benlik çatışması * Benliğin ön plâna çıkması ile başgösteren çatışması.
benlik davası * Her şeyi kendi düşüncesine uydurmak ve her şeyde söz sahibi olmak çabası.
benlik ikileşmesi * Öznenin kişiliğini iki veya daha çok bilinç merkezine bölen ve tek kişide çeşitli kişilikler durumunda
beliren bir ruh hastalığı.
benlik yitimi * Kişilik duygusunun ve benlik bilincinin yitirilmesi ile beliren ruh hastalığı.
benlikçi * Her konuda hep kendini ileri süren, hep kendinden söz eden (kimse).
* Benlikçilik yanlısı olan (kimse).
benlikçilik * Her konuda hep kendini ileri sürme, hep kendinden söz etme durumu.
* Kendi benliğinin gelişimini, bütün davranışlarının ilkesi yapan kişinin niteliği, egotizm.
benmari * Bir kabıkaynar suya oturtmak yolu ile içindekini ısıtmak veya eritmek yöntemi.
benmerkezci * Beniçinci.
benmerkezcilik * Beniçincilik.
bent * Bağ, rabıt.
* Kanun maddesi; kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm.
* Suyu biriktirmek için önüne yapılan set, büğet.
* Gazete yazısı.
* Bağlam.
bent etmek * kendine bağlamak.
bent olmak * bağlanmak, tutulmak.
benzeme * Benzemek işi.
benzemek * İki kişi veya nesne arasında birbirini andıracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andırmak.
* Sanısınıuyandırmak, gibi görünmek.
benzemeklik * Benzer olma durumu.
benzemez * İskambil veya okey oyununda farklıkâğıtların veya taşların bir araya gelmesi.
benzen * Maden kömürü katranından çıkarılan C6H6 formülündeki hidrokarbonun bilimsel adı.
benzer * Nitelik, görünüşve yapı bakımından bir başkasına benzeyen veya ona eşolan (şey), müşabih, mümasil.
* Bkz. benzeşim.
* Bazıönemsiz veya tehlikeli sahnelerde asıl oyuncunun yerine çıkan, yapıve yüz bakımından bu oyuncuyu
andıran kimse, dublör.
benzer şekiller * Kenarlarının uzunluklarıarasındaki oran değişmemekle birlikte karşılıklıaçılarıeşit olan şekiller.
benzeri * Benzerlik gösteren, benzer.
benzerlik * Benzer olma durumu.
* İki üçgende köşelerinin eşlenmesine göre karşılıklıaçıların eşve karşılıklıkenarların orantısından doğan
durum.
benzersiz * Benzeri olmayan, eşsiz.
benzersizlik * Benzersiz olma durumu.
benzeş * Birbirine benzeyen, aralarında benzerlik bulunan, müşabih, nazir.
benzeşen * Ünlü veya ünsüz benzeşmelerinde etki altında kalan ünsüz veya ünlü: Sütçü (süt-çü), ekmekten (ekmekten), odalardan (oda-lar-dan) kelimelerinde bulunan -çü, -ten, -dan eklerindeki ünsüz veya ünlüler gibi.
benzeşik * Benzeşme özelliği gösteren.
benzeşim * Bazı ortak yönleri olan iki şey arasındaki benzeşme.
* İki şeklin kenarlarının uzunluklarıarasındaki oran değişmemekle birlikte, karşılıklıaçılarının eşit bulunması
durumu.
benzeşim oranı * İki şeklin kenarlarının arasındaki oran.
benzeşlik * Benzeşolma durumu, müşabehet.
benzeşme * Benzeşmek işi.
* Bir kelimede bir sesin başka bir sesi kendisine benzetme etkisi: yurt-daş> yurttaş, çarşanba > çarşamba, o
+ bir < öbür gibi.
benzeşmek * Birbirine benzemek, müşabih olmak.
benzeşmezlik * Bir kelimede bulunan aynıveya benzeri seslerden birinin değişikliğe uğraması, disimilâsyon: Kınnap >
kırnap, attar > aktar, kehribar > kehlibar gibi.
benzeti * Benzetme, aslından kopya edilmiş, teş bih.
benzeti ressamı * Büyük sanatçıların yaptıklarını, orijinaline bakarak yapan ve benzeti olduğunu belirten ressam.
benzetici * Benzeterek yapan, sahteci, kopyacı.
benzetici ressam * Büyük sanatçıların üslûbunda çalışarak, yaptığı işleri orijinal eser diye satan sahteci ressam.
benzetilme * Benzetilmek işi.
benzetilmek * Benzetmek işine konu olmak.
benzetiş * Bir şeyi başka bir şeye benzetmek işi veya biçimi.
benzetme * Benzetmek işi.
* Bir şeyin neteliğini anlatmak için, o niteliği eksiksiz taşıyan bir şeyi örnek olarak gösterme işi, teş bih.

Bir yanıt yazın