Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 48

benzetmek * Benzer duruma getirmek.
* Bir şeyde başka şeye benzeyen yönler bulmak.
* Kötü bir duruma getirmek, bozmak.
* Dövmek.
benzetmek gibi olmasın * kötü bir sona uğramış birinden veya bir şeyden söz ederken, ona benzetilen kimse veya şey için kötü bir
duygu beslenilmediğini anlatır.
benzeyiş * Bir şeyin başka bir şeye benzemesi durumu.
benzeyişsizlik * Benzeşmemek durumu.
benzi atmak (veya uçmak) * ansızın yüzünün rengi sararmak, solmak.
benzi kül gibi olmak * yüzünden kan çekilmek, yüzü sararmak.
benzi sararmak * yüzünün rengi solmak.
benzi uçmak * yüzü sararmak.
benzin * Petrolün damıtılması ile elde edilen, özgül ağırlığıyaklaşık 0,65 olan, renksiz, uçucu, kendine özgü kokusu
bulunan bir sıvı.
* Benzen.
benzin istasyonu * Araçların benzin, yağgibi ihtiyaçlarınıkarşılayan, yolculara dinlenme ve alışverişimkânıveren tesis,
benzinlik.
benzin pompası * Benzinlikte araç depolarına benzin koyma ve verilen benzin tutarını gösterme aracı.
benzinci * Benzin satılan yer veya benzin satan kimse.
benzincilik * Benzincinin işi veya mesleği.
benzinde kan kalmamak * kansızlık sebebiyle yüzü sararmak.
benzine kan gelmek (veya benzi kanlanmak) * sağlıklıduruma gelmek, canlanmak.
benzinleme * Benzinlemek işi veya durumu.
benzinlemek * Benzin dökerek yakmak.
* Bir nesneyi benzine bulamak.
benzinli * Benzinle çalışan (motor, makine vb.).
benzinlik * Benzin satılan yer, benzin istasyonu.
benzol * Benzin ve tolüen karışımı bir akaryakıt.
beraat * Aklanma.
beraat etmek * aklanmak, temize çıkmak.
beraatızimmet * Borcu, vereceği olmama durumu, borçsuzluk.
beraatızimmet asıkdır * tersi ispatlanmadıkça insanların suçsuz sayılmaları ilkesini anlatır.
beraber * Birlikte, bir arada.
* Aynıdüzeyde.
* -e rağmen, -e karşın.
beraberce * Birlikte, beraber olarak.
berabere bitmek * (oyun, yarışma) takımların aynısayıyıalmasıyla sonuçlanmak.
berabere kalmak * (oyun, yarışma için) takımlar aynısayıyıalmak veya denk gelmek, başa başkalmak, başa başgelmek.
beraberinde * yanında.
beraberlik * Birlikte olma durumu.
* Baş başa kalma durumu.
beraberlik müziği * Orkestra, koro veya oda müziğinde olduğu gibi birçok sesin oluşturduğu müzik.
berat * Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent.
* Osmanlıİmparatorluğunda bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için
çıkarılan padişah buyruğu.
Berat Gecesi * Hz. Muhammed’e peygamberliğin Cebrail aracılığıyla bildirildiği şaban ayının 15. gecesine rastlayan kandil
gecesi.
Berat Kandili * Bkz. Berat Gecesi.
berbat * Kötü.
* Bozuk.
* Çirkin, beğenilmeyen.
* Darmadağın, bakımsız, perişan, viran.
berbat etmek (veya eylemek) * kötü duruma getirmek.
* bozmak.
berbat olmak * kötü duruma gelmek; kirlenmek.
* bozulmak.
berber * Saç ve sakalın kesilmesi, taranmasıve yapılması işiyle uğraşan veya bunu meslek edinen kimse.
* Bu işin yapıldığıdükkân.
berber balığı * Hanigillerden, kuyruğunun çatalıçok uzun olan, Akdeniz’de yaşayan, eti yenilen bir balık (Serranus
anthias).
berber bataryası * Berber dükkânlarında lâvaboya su akmasınısağlayan deve boynu biçimindeki musluk takımı.
berber çırağı * Berber ustasının yanında yetiştirilmek üzere çalışan çocuk.
berber dükkânı * Berber.
berber koltuğu * Berberler için yapılan hareketli, oynar başlıklıözel koltuk.
berber salonu * Büyük berber dükkânı.
Berberî * Kuzey Afrika’daki Cezayir bölgesinde Berberistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.
berberlik * Berberin yaptığı iş.
berceste * Sağlam ve lâtif.
* Seçilmiş, seçme.
* Sanat değeri yüksek anlamlar taşıyan dize.
berdelacuz * Halk tahminine göre, 9-18 Mart arasında görülen kocakarısoğuğu.
berdevam * Sürmekte olan, sürüp giden.
berduş * Başı boş, serseri.
* Pis, bozuk, bakımsız.

Bir yanıt yazın