Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 5

bağımlamak * Bir şeyi bağım altına sokmak, etkisi altında tutmak.
bağımlaşma * Bağımlaşmak işi.
bağımlaşmak * Bir şeye veya bir kimseye tamamen bağımlı olmak.
bağımlı * Başka bir şeyin istemine, gücüne veya yardımına bağlı olan, özgürlüğü, özerkliği olmayan, tâbi.
bağımlısıralıcümle * Anlam bakımından birbirine bağlı olan ve özneleri, tümleçleri veya yüklemleri ortak olan cümle.
bağımlılık * Bağımlı olma durumu, tâbiiyet.
bağımsız * Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen, hür, özgür,
müstakil.
* Herhangi bir kuruluşa, partiye bağlı olmayan kimse.
bağımsız milletvekili * Herhangi bir partinin adayı olmadan seçilen veya herhangi bir partiye bağlı olmayan milletvekili, bağımsız.
bağımsız sıralıcümle * Anlam bakımından birbirine bağlı olduğu hâlde özneleri, tümleçleri, yüklemleri ayrı olan cümle.
bağımsızlaşma * Bağımsızlaşmak işi.
bağımsızlaşmak * Bağımsız duruma gelmek.
bağımsızlaştırma * Bağımsızlaştırmak işi.
bağımsızlaştırmak * Bağımsız duruma getirmek.
bağımsızlık * Bağımsız olma durumu veya niteliği, istiklâl.
bağın * İnşaatta veya kazısırasında toprağın çökmesini önlemek için yerleştirilen parça veya dayak.
bağın vurmak * kazıduvarlarının çökmemesi için bağınlarla desteklemek.
bağıntı * Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlıkılan bağ.
* Eşyayı, kavramlarıveya tasarımları birlik, bağlılık, birliktelik gibi durumlarda toplayan görünüşveya nitelik,
görelik, bağıllık, izafet, rölâtivite.
* İki veya daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık veya eşitlik.
bağıntıcı * Bağıntıcılık yanlısı olan kimse, göreci, rölâtivist.
bağıntıcılık * Bağıntılılık öğretisi; özellikle bilginin bağıntılı olduğunu ileri süren her türlü felsefe öğretisi; görecilik,
izafiye, rölâtivizm.
bağıntılı * Varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı bulunan, mutlak olmayan, göreli, izafî, nispî, rölâtif.
bağıntılılık * Var olabilmek veya belirlenebilmek için, bağıntıyolu ile başka bir şeye bağlı bulunma durumu, görelilik,
izafiyet, rölâtivite.
bağır * Göğüs.
* (ok yayıve dağiçin) Orta bölüm.
* Ciğer, bağırsak gibi vücut boşluklarında bulunan organların ortak adı, ahşa.
bağır yeleği * Eskiden zırh altına giyilen, köseleden yapılmışyelek.
bağırdak * Bağıldak.
bağırgan * Bağırıp çağıran, tepkisini hemen ve sert bir şekilde dışa vuran kimse.
bağırıyanmak * üzüntü çekmek, çok acıduymak.
* çok susamışolmak.
bağırıp çağırmak * öfkeyle bağırmak.
bağırış * Bağırmak işi veya biçimi.
bağırışçağırış * Gürültü, şamata.
* Gürültüyle, şamata ederek.
bağırışma * Bkz. bağrışma.
bağırışmak * Bkz. bağrışmak.
bağırma * Bağırmak işi.
bağırmak * (insan) Yüksek ve gür ses çıkarmak.
* Kendini belli etmek.
* Yüksek sesle azarlamak.
bağırsak * Sindirim organının mideden anüse kadar olan, ince bağırsak ve kalın bağırsaktan oluşan bölümü.
bağırsak askısı * İnce bağırsağıkarnın arka bölümüne bağlayan ve karın zarının bir bölümünden oluşan askı.
bağırsak iltihabı * Sindirim organında oluşan iltihabî durum ve buna bağlıhastalık.
bağırsak ingini * Çoğunlukla sürgün ve karın ağrısı ile beliren bağırsak iltihabı.
bağırsak kazıntısı * Kalın bağırsak hastalıklarında çıkarılan sümüksü madde.
bağırsak kurdu * Omurgalıların ve de özellikle insanların bağırsağında yaşayan asalak solucan.
bağırsak otu * Farekulağı.
bağırsak solucanı * Ortalama 25 cm boyunda, insanların, özellikle çocukların bağırsaklarında asalak olarak yaşayan yuvarlak
solucan, askarit.
bağırsaklarınıdeşerim * “canına kıyarım, öldürürüm” anlamında korkutmak, gözdağıvermek üzere kullanılır.
bağırtı * Bağırma sesi.
bağırtkan * Çok bağırıp çağırmak huyunda olan (kimse).
bağırtlak * Orta büyüklükte, eti sevilen bir cins göçebe ördek (Querquedula).
bağırtma * Bağırtmak işi.
bağırtmak * Bağırmasına yol açmak.
* Bir haberi, bir isteği, birinin aracılığıyla duyurmak.
bağış * Bağışlamak işi veya biçimi.
* Bağışlanan şey, hibe, teberru.
bağışçı * Bağışyapan kimse.
bağışık * Herhangi bir ödevin veya yükümlülüğün dışında kalan, muaf.
* Bazımikroplara karşıaşıveya doğal yolla direnç kazanmışolan.

Bir yanıt yazın