Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 58

bıçkınlaşma * Bıçkınlaşmak işi.
bıçkınlaşmak * Kabadayılık taslamak.
bıçkınlık * Bıçkın olma durumu.
bıdık * Kısa ve tıknaz.
bıkılma * Bıkılmak işi.
bıkılmak * Usanılmak.
bıkıp usanmak * çok bezmek.
bıkış * Bıkma işi veya biçimi.
bıkışma * Bıkışmak işi.
bıkışmak * Karşılıklı olarak birbirinden bıkmak.
bıkkın * Çok bıkmış, usanmış, bezmiş.
bıkkınlık * Çok bıkmışolma durumu.
bıkkınlık gelmek * bıkmak, usanmak, bunalmak.
bıkkınlık vermek * bir şeyi sürekli tekrarlayarak karşısındakini usandırmak.
bıkkıntı * Bıkma duygusu.
bıkma * Bıkmak işi.
bıkmak * Tekrarlanması, sürüp gitmesi yüzünden bir şeyden doygunluk veya yorgunluk duyarak onu istemez
duruma gelmek, usanmak.
* Dayanamaz duruma gelmek.
bıktırıcı * Bıkkınlık verici.
bıktırma * Bıktırmak işi.
bıktırmak * Bıkmasına yol açmak, bıkkınlık vermek, usandırmak.
bıldır * Geçen yıl, bir yıl önce.
bıldırcın * Tavukgillerden, boz renkli, benekli, yurdumuzda en çok güzün, eti için avlanan göçebe kuş(Coturnix).
bıldırcın eti * Bıldırcın kuşunun saka ve avcılarca beğenilen kırmızıeti.
bıldırcın gibi * kısa boylu, dolgunca, alımlı(kadın).
bılkıma * Bılkımak işi veya durumu.
bılkımak * Bozulmak, yumuşamak, zedelenmek, erimek.
bıllık bıllık * Çok tombul, etli butlu.
bıngıl bıngıl * Dolgun ve pelte gibi titrek.
bıngıldak * Kafatasıkemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölümü.
bıngıldama * Bıngıldamak işi.
bıngıldamak * (et ve sıvı için) Yumuşaklık veya şişmanlık sebebiyle oynamak, titremek.
bırak Allah’ınıseversen * bir kimse veya nesnenin değersizliğini belirtmek için kullanılır.
bırak ki * saymasak, hesaba katmasak da.
bırakılma * Bırakılmak işi veya durumu.
bırakılmak * Bırakmak işine konu olmak, terk edilmek.
bırakım * Bırakmak işi.
bırakış * Bırakma işi veya biçimi.
bırakışma * Karşılıklı bırakmak işi, ateşkes, mütareke.
bırakışmak * Savaşma, çarpışma gibi durumlarıkarşılıklı bırakmak, ateşkes yapmak, mütareke yapmak.
bırakıt * Tereke.
bırakma * Bırakmak işi.
* Salıverme, terk.
bırakmak * Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak.
* Koymak.
* Bir işi başka bir zamana ertelemek.
* Unutmak.
* Eski bulunduğu yerini veya durumunu değiştirmemek.
* Saklamak, artırmak.
* Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek.
* Engel olmamak.
* Sarkıtmak.
* (ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb.) Kalmak.
* Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek.
* Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak.
* (bıyık veya sakal) Uzatmak.
* Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak.
* Boşamak.
* Kötü bir durumda terk etmek.
* Ayrılmak; terk etmek.
* Sınıf geçirmemek, döndürmek.
* Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek.
* Bakılmak, korunmak için vermek.
* Yanına almamak, yanında götürmemek.
* Sahiplik hakkını başkasına vermek.
* Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak.
* (bulunduğu veya dokunduğu yerde) Oluşturmak, meydana getirmek.
bıraktığım (bıraktığı), bağladığım (bağladığı) yerde (çayırda) otluyorsun (otluyor) * uzun süredir hiçbir ilerleme ve değişiklik göstermiyor (veya göstermiyorsun).
bıraktırma * Bıraktırmak işi.
bıraktırmak * Bırakmasını sağlamak, bırakmasına yol açmak.
bıtırak * Kırlarda yetişen yabanî bir otun dışıdikenli tohumu.
bıyığıterlemek * bıyığıyeni yeni çıkmaya başlamak.
bıyığını balta kesmez olmak * kimseden korkusu olmamak.
bıyığınısilmek * bir işi olmuş bitmişsayarak onunla uğraşmaktan vazgeçmek.
bıyık * Üst dudak üzerinde çıkan kıllar.
* Balıklarda deri uzantısı.
* Asma gibi bitkilerde, sarılıp tutunmaya yarayan sürgün.

Bir yanıt yazın