biçem | * Üslûp. |
biçenek | * Her yıl belirli bir süre otlatıldıktan sonra yeniden gelişen bitkilerin biçilerek değerlendirildiği tabiî çayır. |
biçerbağlar | * Ekini hem biçen, hem de bağdurumuna getiren makine. |
biçerdöver | * Ekin biçen, döven, taneleri ayıran, samanı bağlam veya balya durumuna getiren makine. |
biçici | * Biçmek işini yapan (kimse). |
biçicilik | * Biçicinin işi veya mesleği. |
biçilme | * Biçilmek işi. |
biçilmek | * Biçmek işine konu olmak. |
biçilmişkaftan | * bütünü ile uygun, elverişli (iş). |
biçim | * Dışgörünüş, şekil. * Yakışık alan şekil, uygun şekil. * Herhangi bir şeyin benzeri. * Sanat ve edebiyat eserlerinde dışgörünüş, form. * Tarz. * Manzumelerin kuruluşve uyak düzenlerine göre olan dışgörünüşü, şekil. |
biçim | * Biçmek işi. |
biçim almak | * biçimlenmek, belli bir biçime girmek, şekillenmek. |
biçim bilimi | * Yapı bilimi, morfoloji. |
biçim birimi | * Kelimelere gramer bakımından biçim veren, çoğu ek durumunda olan öge, morfem. |
biçimci | * Biçimcilik yanlısı olan (kimse). * Alışılmışkural, tutum, davranışveya belli biçimin dışına çıkmayan (kimse), şekilci, formaliteci, formalist. |
biçimcilik | * Biçime sıkısıkıya bağlılık. * Özü, içeriği yeterince önemsemeden, yalnız biçim üzerinde duran, biçime ağırlık veren görüş. |
biçime sokmak (veya biçim vermek) | * bir şeyi biçimlendirmek. |
biçimine getirmek | * sırasını, fırsatını bulmak, punduna getirmek, en uygun durumunu yakalamak. |
biçimleme | * Çeşitli maddelerin biçimsel imkânları ile birbirleri arasındaki düzen ilişkilerini araştırma işi. |
biçimlendirilme | * Biçimlendirilmek işi. |
biçimlendirilmek | * Bir şeye biçim verilmek. |
biçimlendirme | * Biçimlendirmek işi, şekillendirme. |
biçimlendirmek | * Bir şeye belirli bir biçim vermek, şekillendirmek. |
biçimlenme | * Biçimlenmek işi, şekillenme. |
biçimlenmek | * Bir şey belli bir biçim kazanmak, şekillenmek. |
biçimli | * Biçimi güzel olan, mevzun. * Ortamına uygun düşen, yakışık alan. |
biçimsel | * Biçime dayanan, biçimle ilgili, şekle ait, şeklî, formel. |
biçimselleştirme | * Biçimselleştirmek işi. |
biçimselleştirmek | * Biçimsel duruma getirmek. * Bir kuramı biçimsel bir kurama dönüştürmek. |
biçimsellik | * Biçime uygun olma durumu. |
biçimsiz | * Kendine özgü bir biçimi olmayan, biçimi bozuk, şekilsiz. * Kötü, hoşolmayan, yakışıksız. * Kendine özgü billûrlaşmış bir biçimi olmayan (madde), amorf. |
biçimsizleşme | * Biçimsizleşmek işi. |
biçimsizleşmek | * Biçimsiz duruma gelmek, biçimi bozulmak. |
biçimsizlik | * Biçimsiz olma durumu. * Çirkinlik, yakışıksızlık. |
biçiş | * Biçmek işi veya biçimi. |
biçki | * Dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesme sanatı. |
biçki dikişkursu | * Terzilik mesleğini öğretmek amacıyla verilen kurs. |
biçki dikişyurdu | * Halka açık terzilik mesleğini öğretme ve uygulama yeri. |
biçki yapmak | * dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesmek. |
biçki yurdu | * Biçki ve dikişokulu. |
biçkici | * Kumaşı belli bir modele göre biçen (kimse). |
biçme | * Biçmek işi. * Alt ve üst tabanları birbirine paralel ve eşit iki çokgenden, yanal ayrıtılarıda eşit ve paralel doğrulardan oluşan çok düzlemli cisim, menşur, prizma. * Yontulmuşyapıtaşı. |
biçmek | * Belli bir biçim vererek kesmek. * Dikilecek kumaşı belli bir ölçüye ve modele uygun olarak makasla kesmek. * Ekini, otu orakla, tırpanla, makine ile kesmek. * Yaylım ateşiyle öldürmek. * (değer, paha, fiyat) Koymak. |
biçtirme | * Biçtirmek işi. |
biçtirmek | * Biçmek işini yaptırmak. |
bîdar | * Uyanık, uyumayan. |
bid’at | * İslâm dininde Hz. Muhammed zamanından sonra ortaya çıkan değişik yargılar ve ilkeler. * Sonradan türeyen şey. |
bidayet | * Başlama, başlangıç. |
bide | * Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı. |
bidon | * İçine sıvımaddeler konulan, sac, plâstik veya çinkodan yapılmış, çoğunlukla silindir biçiminde kap. |
Kategoriler