Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 62

bildirme kipleri * Belli zaman kavramıveren, belirli geçmiş, belirsiz geçmiş, şimdiki zaman, genişzaman, gelecek zaman
kipleri: Gel-di, gelmiş, gel-iyor, gel-ir, gel-ecek gibi.
bildirmek * Herhangi bir şeyi haber vermek.
* Herhangi bir konuda bilgi vermek.
* Anlatmak, ifade etmek.
bile * Birlikte.
* Aynızamanda, da, de, dahi.
* Üstelik.
bile bile * Bilerek, isteyerek, önceden tasarlayarak, düşünülerek, kasten.
bile bile lâdes * Kötü bir durumu öyle gerektiği için kabullenmişgörünme, bilerek aldanmışgörünme.
bilecen * Her şeyi bilen, her şeyden anlayan.
* Bilgiçlik taslayan, ukalâ.
bilecenlik * Bilecen olma durumu.
bileği * Kesici araçları bilemek için kullanılan alet.
bileği taşı * Bıçak, çakı, makas gibi kesici araçları bilemekte kullanılan ince taneli sarışist.
bileğinde altın bileziği olmak * Bkz. kolunda altın bileziği olmak.
bileğine güvenmek * gücüne veya hünerine güvenmek.
bileğine kadar (veya bileklerine kadar) * (çamur, kar için) ayakları içine gömülecek biçimde.
* (giysi eteği için) yalnız ayaklar görünecek kadar (uzun).
bileğinin hakkı ile * kendi gücü ve kendi çalışması ile.
bilek * Elle kolun, ayakla bacağın birleştiği bölüm.
* Güç, kuvvet.
bilek damarı * Nabız.
bilek gibi * (saç veya akarsu için) gür, kalın.
bilek gücü * Kol kuvveti.
bilek güreşi * Karşılıklı iki kişi dirseklerini dayayarak birbirlerinin bileğini bükmek.
bilek kuvveti * Beden kuvveti, kol kuvveti.
bilek saati * Bileğe takılan küçük saat.
bileklik * Oyunlarda bileğin incinmesini önlemek için bileğe takılan meşin sargı.
bileme * Bilemek işi.
bilemedin (veya bilemediniz) * en çok, en fazla.
bilemek * Kesici aletleri zımpara veya bileği taşında keskinleştirmek, keskin duruma getirmek, keskinleştirmek.
* Güçlendirmek, etkisini artırmak.
bilenme * Bilenmek işi.
bilenmek * Bilemek işine konu olmak, keskin duruma getirilmek.
* Bir işe yoğun bir biçimde hazırlanmak, konsantre olmak.
* Hırslanmak, aşırıderecede istemek.
bilerek * isteyerek, kasten.
bileşen * Bir bileşke oluşturan kuvvetlerin her biri.
bileşik * Birleşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep.
* Kimyasal tepkimeler sonucu iki veya daha çok elementten oluşan ve bunlardan bağımsız fiziksel, kimyasal
nitelikler gösteren (madde).
* Ses ve görüntünün birlikte yer aldığıfilm parçası.
bileşik faiz * Süre tarihine dek birikmişfaizlerin ana paraya eklenmesiyle elde edilen toplam üstünden ödenen faiz,
mürekkep faiz.
bileşik kap * Birleşik kap.
bileşik kaplar * Birleşik kaplar.
bileşik kesir * Payıpaydasına eşit veya payıpaydasından büyük olan kesir.
bileşik önerme * En az iki önermeden oluşan yeni önerme.
bileşikgiller * Bitişik yapraklı iki çeneklilerden, çiçekleri kömeç durumunda toplu olarak bulunan, bazıcinsleri uçucu yağ
veya süt taşıyan bir familya.
bileşim * İki veya daha çok öge bir araya gelerek yeni bir öge oluşturma, terkip.
* Bir maddenin hangi kimyasal türlerden oluştuğunu belirleyen verilerin tamamı.
* Bileşme sonucu oluşan cisim.
* Bileşmek işi veya durumu.
bileşke * Bir cisme uygulanan birkaç kuvvetin toplam etkisine eşit olan tek kuvvet, muhassala.
bileşme * Bileşmek işi, terekküp.
bileşmek * İki veya daha çok öge bir araya gelerek yeni bir öge oluşturmak, terekküp etmek.
bileştirici * Bileştirmek işini yöneten kimse.
bileştirme * Bileştirmek işi.
bileştirmek * Bileşmesini sağlamak.
* İki veya daha çok vektörün, paralel kenar kuralına uygun olarak geometrik toplamınıalmak, geometrik
toplam.
bilet * Para ile alınan, konser, sinema, tiyatro gibi eğlence yerlerine girme, ulaşım araçlarına binme veya bir talih
oyununa katılma imkânınıveren belge.
bilet kesmek * bileti koparıp alıcıya vermek, bilet satmak.
biletçi * Bilet satan görevli.
biletçilik * Bilet satma işi.
biletli * Bileti olan.
biletme * Biletmek işi.
biletmek * Bilemek işini yaptırmak.
biletsiz * Bileti olmayan.

Bir yanıt yazın