binme | * Binmek işi. |
binmek | * Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarınısallandırarak oturmak. * Bir yere gitmek için tren, vapur, uçak, otomobil gibi bir taşıtta yer almak. * (bisiklet motosiklet, binek hayvanı için) Kullanmak. * İşistenilmeyen veya beklenilmeyen bir biçim almak. * Bir şey sıkışarak yanındakinin üstüne çıkmak. * Fiyat artmak. * Eklenmek, katılmak. |
binnetice | * Sonuç olarak, nihayet. |
binyıl | * Bin yılı içine alan zaman dilimi. |
biokütle | * Belirli zamanda sınırları belirli bir biyotopta bulunan canlı organizmaların toplam kütlesi. |
biomedikal | * Hem biyoloji hem de tıpla ilgili olan. |
biomekanik | * Biyoloji, fizyoloji ve tıp konularınımekanik kanunlar yöntemiyle irdeleme. |
biomikroskop | * Kendine özgü bir ışık ile kullanılan çift göz mercekli mikroskop. |
bîperva | * Çekinmez, sakınmaz, korkusuz, gözü pek. * Çekinmeden, korkmadan. |
bir | * Sayıların ilki. * Bu sayıyı gösteren rakam 1, I. * Bu sayıkadar olan. * Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösterir. * Tek. * Birleşik. * Eş, aynı, bir boyda. * Ortaklaşa olan, müşterek. * Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. * Sıfat veya zarf durumunda başına geldiği kelimelere kuvvet, istek veya kesin olmayan anlamlar katar. * (tekrarlanarak) Bir kez. * Sadece. * Ancak, yalnız. |
bir (veya sağ) elinin verdiğini öbür (veya sol) elin duymasın | * yapılan bir iyilik gizli tutulmalı, onunla övünülmemelidir. |
bir (veya tek başına) | * yalnız olarak, yanında kimse bulunmadan. * başka birinin yardımı olmaksızın. |
bir …, bir (veya bir de) | * hem …. hem. |
bir abam var atarım, nerede olsam yatarım | * tek başına bulunan kimsenin istediği yerde barınıp rahat edebileceğini anlatır. |
bir acıkahvenin kırk yıl hatırıvardır | * Bkz. bir fincan kahvenin kırk yıl hatırıvardır. |
bir ağızdan | * hep birlikte, beraberce, hep birden. |
bir ağızdan çıkıp bin dile yayılır | * ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır. |
bir alay | * Birçok, bir sürü, pek çok. |
bir âlem | * Kendine özgü bir niteliği olan. |
bir an | * Çok kısa bir süre için kullanılır. |
bir an önce | * Bir ara, olabildiği kadar tez. |
bir ara | * Kısa bir süre. * Geçmişte bir zaman. |
bir araba | * Odun, kömür gibi bazışeylerin ölçü birimi. * Pek çok, fazla. |
bir arada | * Toplu bir durumda, birlikte, toplu olarak. |
bir aralık | * Bir ara. |
bir araya gelmek | * bir yerde toplanmak, buluşmak. |
bir araya getirmek | * toplamak. |
bir arpa boyu (gitmek veya yol almak) | * çok az. |
bir aşağı bir yukarı | * amaçsız olarak gidip gelmeyi anlatır. |
bir atımlık barutu olmak (veya kalmak) | * bir konuda yapabileceği çok az şeyi bulunmak. |
bir avuç | * Bir avuç dolduracak kadar. * Az, çok az. |
bir ayağıçukurda olmak | * yaşayacak çok az zamanıkalmışolmak; çok yaşlanmışolmak. |
bir ayak önce (evvel) | * bir an önce. |
bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) | * çok kısa sürede pek çok yalan söylemek. |
bir baba dokuz evlâdı besler, dokuz evlât bir babayı beslemez | * çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasınıötekinden beklediği için sıkıntıda kalır. |
bir bakıma | * Başka bir görüşle, başka bir düşünüşle. |
bir baltaya sap olmak | * belirli bir işsahibi olmak. |
bir bardak suda fırtına koparmak | * önemsiz, küçük bir sorunu büyütmek. |
bir başına | * Tek başına. |
bir baştan (veya uçtan) bir başa (veya uca) | * bir yerin bir sınırdan öbür sınırına kadar. |
bir ben, bir de Allah bilir | * sıkıntılıdurumlarda söylenilen bir deyim. |
bir biçimine getirmek | * çözüm yolu bulmak. |
bir bir | * Bkz. hepyek. |
bir bir | * Birer birer, ayrıayrı. * Olduğu gibi, tam tamına, eksiksiz. |
bir boy | * Bir kez. * Hele. |
bir boyda | * Boylarıeşit. |
bir boydan bir boya | * Bir yerin bir ucundan öbür ucuna kadar, baştan başa. |
bir bu eksikti | * sıkıntılı bir durum varken bir yenisinin çıkmasıüzerine söylenir. |
bir çatıaltında (olmak veya bulunmak) | * aynıyapı içinde. |
bir çekirdek geri kalmamak | * bütünüyle denk olmak. |
Kategoriler