bir gözeli | * Yapısıtek bir hücreden oluşan (hayvan veya bitki), tek hücreli. |
bir gözeliler | * Yapısıtek bir hücreden oluşan hayvanlar veya bitkiler. |
bir gün evvel | * olabildiği kadar çabuk. |
bir günden bir güne | * hiç, hiçbir zaman. |
bir günlük beylik beyliktir | * hoşa giden bir durum, kısa da sürse çekici ve güzeldir. |
bir güzel | * Çok iyi, iyice. |
bir hâl olmak | * bir şeyin çok tekrarlanmasıyüzünden bitkin duruma gelmek, usanmak, bezmek, fenalık gelmek. * huyu değişmek. * kazaya uğramak, ölmek. |
bir hamlede | * Çabucak, bir atılışta. |
bir hayli | * Epey, çok. |
bir hoş | * Tuhaf bir şekilde, garip. |
bir hoşeylemek | * hüzünlendirmek. |
bir hoşolmak | * şaşırmak. * hüzünlenmek. |
bir hoşluğu olmak | * bir rahatsızlığı, bir neşesizliği olmak. |
bir hücreli | * Bkz. bir gözeli. |
bir içim su (gibi) | * (kadın için) çok güzel. |
bir iğne bir iplik olmak | * Bkz. iğne ipliğe dönmek. |
bir iki | * Birtakım, bazı, bir parça, biraz, çok az sayıda, birkaç kez. |
bir iki demeden (demeye kalmadan) (veya bir iki derken) | * duraksamadan, karşısındakine vakit bırakmadan, duraksamadan. |
bir işaretine bakmak | * bir işi yapmak için hazır beklemek. |
bir iştir oldu | * istenmeyen, kötü bir durum karşısında söylenir. |
bir kafada | * aynıdüşüncede. |
bir kalem | * Bir an için. * Aynı, benzer, tek tür. |
bir kalem geçmek | * boşvermek, bir an için göz ardıetmek. |
bir kalemde | * birden ve toptan. |
bir kapıya çıkmak | * aynısonuca varmak. |
bir karar | * Aynıdurumunu koruyarak, belli durumunu değiştirmeden. |
bir kararda bir Allah | * insan talihinin her an değişebileceğini ve bunun olağan karşılanmasınıöğütler. |
bir karış | * Çok kısa. * Çok az. |
bir karış beberuhi | * çok kısa boylu kimse. |
bir karıyla bir koca, dırdır eder her gece | * sıkıntıveya yalnızlık yüzünden iki dost (bile) birbiriyle dalaşır, anlamsız konuşur. |
bir kaşık suda boğmak | * bir kimseye çok kızmak veya çok öfkelenmek. |
bir kazanda kaynamak | * anlaşmak, uyuşmak, bağdaşmak. |
bir kenarda durmak | * gerektiği zaman kullanmak üzere hazırda tutmak. |
bir kere | * Aslında. * Bir kez, bir defa. |
bir kerecik | * Bir defaya mahsus olarak. |
bir kıyamettir gitmek (veya kopmak) | * çok fazla gürültü, patırtı, telâşolmak. |
bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır | * güzel şeyi herkes ister, ama o, ancak bir kişiye kısmet olur. |
bir kol çengi (olmak) | * şen sözler ve davranışlarla çevresine neşe saçanlar için söylenir. |
bir koltuğa iki karpuz sığmaz | * aynızamanda birden çok işle ilgilenmek başarı için sakıncalıdır. |
bir koşu | * Koşarak, koşa koşa, çabucak. |
bir koyundan iki post çıkmaz | * birinden, gücünün yetmediği bir özveriyi beklememek gerekir. |
bir Köroğlu, bir Ayvaz | * bir karıkocanın çocuklarının, yakınlarının yanlarında bulunmadığınıveya hiç çocukları olmadığınıanlatır. |
bir köşeye atmak | * gerektiğinde kullanılmak için bir yere koymak. |
bir köşeye koymak | * saklamak, biriktirmek. |
bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak | * söylenen söze önem vermemek. |
bir kurşun atımı | * kurşunun gidebileceği uzaklık. |
bir lokma bir hırka | * hayatta azla yetinmeyi, dervişçe geçinmeyi anlatır. |
bir mum al da derdine yan | * başkalarıyla uğraşacağına kendi durumunu düşün. |
bir nebze | * Çok az, bir parça. |
bir nefeste | * (söz ve içecekler için) Ara vermeden. |
Kategoriler