bağlantısızlık siyaseti | * Bağlantısız ülkelerin izlediği siyaset. |
bağlaşık | * Aralarında anlaşma veya sözleşme sağlanmışolan (kimse veya topluluk), müttefik. * Sonuç, sebep gibi birbiriyle sıkısıkıya bağlıve karşılıklı bağımlı olan (nesne, terim). |
bağlaşıklık | * Bağlaşık olma durumu. |
bağlaşım | * Eşleme. * Aralarında ortak çıkar bulunan devletler ilişkisi. |
bağlaşımlı | * Aralarında karşılıklıdestek ve bağımlılık bulunan. |
bağlaşma | * Bağlaşmak işi, ittifak. |
bağlaşmak | * Bir şey yapmak için birbirine antlaşma veya sözleşme ile bağlanmak, ittifak etmek. |
bağlatma | * Bağlatmak işi. |
bağlatmak | * Bağlamak işini yaptırmak. |
bağlayıcı | * Bağlama niteliği olan. * Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan: “Ve” bağlayıcı bir edattır. * Uyulmasızorunlu. |
bağlayıcıünlü | * Ünsüzle biten kelime kök ve gövdelerine ünsüz ile başlayan eklerin getirilmesi sırasında ve kök ile eki birbirine bağlayan ünlü: al-ı-r, aç-ı-l-mak, gec-i-k-mek vb. |
bağlayıcıünsüz | * Ünlü ile biten kelime kök ve gövdelerine ünlü ile başlayan bir ek eklendiğinde araya giren y ünsüzü, koruyucu ünsüz: okul-da-y-ım, eski-y-ince vb. |
bağlı | * Bir bağile tutturulmuşolan. * Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, tâbi, vabeste. * Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygıveya aşk gibi duygularla bağlanan, tutkun. * Sınırlanmış, sınırlı. * Kapatılmışolan, kapalı. * Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. * Bir halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş(erkek). * Sadık. |
bağlıkalmak | * uymak, tâbi olmak. |
bağlıkredi | * Kredi açan ülkeden mal veya hizmet satın alınmasışartı ile sağlanan kredi. |
bağlı olmak | * tâbi bulunmak. |
bağlısu | * Ağaçta hücre zarının emdiği ve taşıdığısu. |
bağlık | * Bağyeri, üzüm bağlarıçok olan (yer). |
bağlık bahçelik,-ği | * Bağı, bahçesi zengin ve bol olan (yer). |
bağlılaşık | * Biri ötekine bağlı olarak var olan; biri olmadan öteki düşünülemeyen iki şeyin, bu ilişki yönünden durumu. |
bağlılaşım | * İki veya daha fazla değişken arasındaki bağıntı. * Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, korelâsyon. |
bağlılaşma | * Bağlılaşmak işi. |
bağlılaşmak | * İki şey arasında karşılıklı bağıntı olmak veya bağlılık kurmak. |
bağlılık | * Bağlı olma durumu, merbutiyet. * Birine karşı, sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gösterme, sadakat. * Bkz. Bağlılaşım. |
bağnaz | * Bir düşünceye, bir inanışa aşırıölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışıkabul etmeyen, mutaassıp. |
bağnazlaşma | * Bağnazlaşmak durumu. |
bağnazlaşmak | * Bağnaz duruma gelmek. |
bağnazlık | * Bağnaz olma durumu, bağnazca davranış, taassup. * Bir düşünceye, bir inanışa aşırıölçüde bağlanıp ondan başkasınıdüşünmeme durumu, taassup. |
bağrıyanık | * Çok dert, acı, sıkıntıçekmiş. |
bağrıyufka | * Yufka yürekli, merhametli. |
bağrıkara | * İskete kuşunun bir türü (Saxicola torquata). |
bağrına basmak | * kucaklamak. * biriyle ilgilenerek onu koruyup kayırmak, yetiştirmek. |
bağrına taş basmak | * sesini çıkarmaksızın her türlü acıya katlanmak. |
bağrınıdelmek | * çok dokunmak, içine işlemek. |
bağrınıezmek | * üzülmek, dertlenmek. |
bağrış | * Bağırmak işi veya biçimi. |
bağrışçağrış | * Gürültü, şamata. * Gürültüyle, şamata ederek. |
bağrışa çağrışa | * Büyük gürültü ederek, bağırarak çağırarak. |
bağrışma | * Bağrışmak işi, birlikte bağırma. |
bağrışmak | * Birlikte veya karşılıklı bağırmak. |
bağrıştırma | * Bağrıştırmak işi veya durumu. |
bağrıştırmak | * Bağırmasına yol açmak, hep birden bağırtmak. |
bağsız | * Bağı bulunmayan. |
baha | * Paha. |
baha biçmek | * değerini belirlemek. |
bahadır | * Savaşlarda, çarpışmalarda gücü ve yılmazlığıyla üstünlük kazanan veya yiğitlik gösteren (kimse). |
bahadırlık | * Bahadır olma özelliği, durumu. |
Bahaî | * Bahaîlik yanlısıkimse. |
Bahaîlik | * XIX. yüzyılda Babîlikten doğmuşolan, İran’dan başka Avrupa ve Amerika’da da yayılmış bir din. |
bahane | * Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen sözde sebep. |
Kategoriler