Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 7

bağlantısızlık siyaseti * Bağlantısız ülkelerin izlediği siyaset.
bağlaşık * Aralarında anlaşma veya sözleşme sağlanmışolan (kimse veya topluluk), müttefik.
* Sonuç, sebep gibi birbiriyle sıkısıkıya bağlıve karşılıklı bağımlı olan (nesne, terim).
bağlaşıklık * Bağlaşık olma durumu.
bağlaşım * Eşleme.
* Aralarında ortak çıkar bulunan devletler ilişkisi.
bağlaşımlı * Aralarında karşılıklıdestek ve bağımlılık bulunan.
bağlaşma * Bağlaşmak işi, ittifak.
bağlaşmak * Bir şey yapmak için birbirine antlaşma veya sözleşme ile bağlanmak, ittifak etmek.
bağlatma * Bağlatmak işi.
bağlatmak * Bağlamak işini yaptırmak.
bağlayıcı * Bağlama niteliği olan.
* Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan: “Ve” bağlayıcı bir edattır.
* Uyulmasızorunlu.
bağlayıcıünlü * Ünsüzle biten kelime kök ve gövdelerine ünsüz ile başlayan eklerin getirilmesi sırasında ve kök ile eki
birbirine bağlayan ünlü: al-ı-r, aç-ı-l-mak, gec-i-k-mek vb.
bağlayıcıünsüz * Ünlü ile biten kelime kök ve gövdelerine ünlü ile başlayan bir ek eklendiğinde araya giren y ünsüzü,
koruyucu ünsüz: okul-da-y-ım, eski-y-ince vb.
bağlı * Bir bağile tutturulmuşolan.
* Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, tâbi, vabeste.
* Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygıveya aşk gibi duygularla bağlanan, tutkun.
* Sınırlanmış, sınırlı.
* Kapatılmışolan, kapalı.
* Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan.
* Bir halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş(erkek).
* Sadık.
bağlıkalmak * uymak, tâbi olmak.
bağlıkredi * Kredi açan ülkeden mal veya hizmet satın alınmasışartı ile sağlanan kredi.
bağlı olmak * tâbi bulunmak.
bağlısu * Ağaçta hücre zarının emdiği ve taşıdığısu.
bağlık * Bağyeri, üzüm bağlarıçok olan (yer).
bağlık bahçelik,-ği * Bağı, bahçesi zengin ve bol olan (yer).
bağlılaşık * Biri ötekine bağlı olarak var olan; biri olmadan öteki düşünülemeyen iki şeyin, bu ilişki yönünden durumu.
bağlılaşım * İki veya daha fazla değişken arasındaki bağıntı.
* Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, korelâsyon.
bağlılaşma * Bağlılaşmak işi.
bağlılaşmak * İki şey arasında karşılıklı bağıntı olmak veya bağlılık kurmak.
bağlılık * Bağlı olma durumu, merbutiyet.
* Birine karşı, sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gösterme, sadakat.
* Bkz. Bağlılaşım.
bağnaz * Bir düşünceye, bir inanışa aşırıölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışıkabul etmeyen,
mutaassıp.
bağnazlaşma * Bağnazlaşmak durumu.
bağnazlaşmak * Bağnaz duruma gelmek.
bağnazlık * Bağnaz olma durumu, bağnazca davranış, taassup.
* Bir düşünceye, bir inanışa aşırıölçüde bağlanıp ondan başkasınıdüşünmeme durumu, taassup.
bağrıyanık * Çok dert, acı, sıkıntıçekmiş.
bağrıyufka * Yufka yürekli, merhametli.
bağrıkara * İskete kuşunun bir türü (Saxicola torquata).
bağrına basmak * kucaklamak.
* biriyle ilgilenerek onu koruyup kayırmak, yetiştirmek.
bağrına taş basmak * sesini çıkarmaksızın her türlü acıya katlanmak.
bağrınıdelmek * çok dokunmak, içine işlemek.
bağrınıezmek * üzülmek, dertlenmek.
bağrış * Bağırmak işi veya biçimi.
bağrışçağrış * Gürültü, şamata.
* Gürültüyle, şamata ederek.
bağrışa çağrışa * Büyük gürültü ederek, bağırarak çağırarak.
bağrışma * Bağrışmak işi, birlikte bağırma.
bağrışmak * Birlikte veya karşılıklı bağırmak.
bağrıştırma * Bağrıştırmak işi veya durumu.
bağrıştırmak * Bağırmasına yol açmak, hep birden bağırtmak.
bağsız * Bağı bulunmayan.
baha * Paha.
baha biçmek * değerini belirlemek.
bahadır * Savaşlarda, çarpışmalarda gücü ve yılmazlığıyla üstünlük kazanan veya yiğitlik gösteren (kimse).
bahadırlık * Bahadır olma özelliği, durumu.
Bahaî * Bahaîlik yanlısıkimse.
Bahaîlik * XIX. yüzyılda Babîlikten doğmuşolan, İran’dan başka Avrupa ve Amerika’da da yayılmış bir din.
bahane * Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen sözde sebep.

Bir yanıt yazın