Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 71

bir yaşına daha girmek * şimdiye değin görmediği şaşılacak yeni bir şeyle karşılaşmak.
bir yığın * birçok, pek çok, bir sürü.
bir yiyip bin şükretmek * kötü durumda olanlara bakarak kendi durumunun değerini bilmek.
bir yol * Bir kez.
bir yol tutturmak * bir davranış, bir tutum biçimi belirlemek.
bir yolunu bulmak * bir işi sonuçlandırmak için çare bulmak.
bir zaman * Geçmişzamanda, eskiden, vaktiyle.
* Belirli bir süre, biraz.
bir zamanlar * Zamanında, vaktiyle, eskiden.
bira * Arpa ile şerbetçi otunu mayalandırarak yapılan bir içki, arpa suyu.
bira bardağı * Bira içmek için yapılmışözel bardak.
bira mayası * Mayalanmışdurumdaki biranın yüzünden alınan bir tür mantar.
biracı * Bira yapıp satan kimse.
* Çok bira içen (kimse).
biracılık * Bira yapma ve satma işi.
birader * Erkek kardeş.
* “Yahu, dost, arkadaş” anlamında seslenme olarak kullanılır.
* Masonların birbirlerine verdikleri ad.
birahane * Genel olarak sadece bira içilen, aynızamanda da çabuk hazırlanan bazısıcak veya soğuk yemeklerin
yenildiği yer.
birahaneci * Birahane işleten kimse.
biralık * Bira yapmakta kullanılan.
biraz * Kısa bir süre için.
* Yeterince değil, yeter ölçüde değil.
* Az miktarda, çok değil.
birazcık * Pek az, çok az.
birazdan * Az sonra.
birazı * Bir parça.
birbiri * Karşılıklı olarak biri ötekini, öteki de onu.
* Biri diğerinin yanısıra.
birbiri için yaratılmışolmak * birbiriyle çok iyi anlaşmak.
birbiri üstüne gelmek * arkasıarkasına, ara vermeden.
birbirine düşmek * aralarıaçılmak, aralarında anlaşmazlık çıkmak.
birbirine girmek * kavga etmek, dövüşmek.
* karışmak.
* (iplik vb. için) dolaşmak, çözülmeyecek duruma gelmek.
birbirine katmak * aralarınıaçmak, aralarını bozmak, olay çıkarmak.
birbirini tutmaz * birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız.
birbirini yemek * iki veya daha çok kimse birbiriyle uğraşmak, birbirine kötülük etmek.
birbirinin ağzına girmek * birbirine çok düşkün olmak.
birbirinin ağzına tükürmek * bir sorunda, bir olayda sözleşmişgibi, ağız birliği yapmak.
birbirinin gözünü çıkarmak * kıyasıya dövüşmek.
birbirinin gözünü oymak * aralarında aşırı geçimsizlik olmak.
birci * Tekçi, monist.
bircilik * Tekçilik, monizm.
birçoğu * Çok sayıda olan kimse veya şey.
birçok * Oldukça çok, sayısı belirsiz, bir hayli, müteaddit.
birden * Bir defada, hepsi bir arada.
* Ansızın, hemencecik.
* Birlikte, beraberce.
birdenbire * Ansızın, hemencecik, beklenmedik bir sırada.
birdirbir * Oyuncuların birbirinin üstünden atlayarak oynadıkları bir oyun.
bire … vermek * (buğday, arpa, nohut, fasulye gibi ürünler için) toprak, kullanılan tohumun belli bir katıkadar ürün vermek.
bire beşkatmak * eklemek, abartmak, bire bin katmak.
bire bin katmak * çok abartmak.
bire bir * Verilen ölçüdeki karşılık, miktar.
bire bir eşleme * İki kümenin elemanlarıarasında, bir elemana karşı, bir eleman alınarak yapılan eşleme.
birebir * Etkisi kesin olan.
* İstenildiği gibi, uygun.
birebir gelmek * etkisini hemen ve kesin olarak göstermek.
birer * Bir sayısının üleştirme sayısıfatı, her birine bir.
birer birer * Her biri ayrı olarak.
birer ikişer * Tek veya birkaçı birlikte olarak.

Bir yanıt yazın