bitki | * Bulunduğu yere kökleriyle tutunup gelişen, döl veren ve hayatınıtamamladıktan sonra kuruyarak varlığı sona eren, yosun, ot, ağaç gibi canlıların genel adı, nebat. |
bitki bilimci | * Bitki bilimiyle uğraşan, bitki bilimi uzmanı, botanikçi. |
bitki bilimi | * Bitkileri inceleyen bilim kolu, botanik. |
bitki bitleri | * Bitkiler üzerinde yaşayan, kırmız böceği, ağaç biti, çiçek veya fidan biti gibi böceklerin ortak adı. |
bitki coğrafyası | * Yeryüzünün bitki örtüsünü ve bu örtünün çevreyle ilgisini inceleyen coğrafya bilimi. |
bitki örtüsü | * Bir bölgede yetişen bitkilerin topu, bitey, flora. |
bitki patalojisi | * Bitki hastalıklarını inceleyen bilim dalı. |
bitki sütü | * Süt görünüşünde bitki öz suyu. |
bitki topluluğu | * Benzer doğal olaylara ve yaşama koşullarına uymuş, belirli bir görünüşalmış bitkilerin bir araya gelmiş durumu. |
bitkici | * Bitki yetiştiren kimse. |
bitkicilik | * Bitki yetiştirme işi. |
bitkileşme | * Bitkileşmek işi veya durumu. |
bitkileşmek | * Bitki durumuna gelmek. |
bitkimsi | * Bitkiye benzer, bitkiyi andırır. |
bitkimsi hayvanlar | * Mercan, sünger gibi bitki görünümünde olan hayvanlar. |
bitkin | * Gücü tükenmişolan, çok yorgun. |
bitkinlik | * Bitkin olma durumu. |
bitkisel | * Bitki ile ilgili, bitki cinsinden olan; bitkiden elde edilen, nebatî. |
bitkisel hayat | * Hastalık veya kaza sebebiyle bilinçsiz ve hareketsiz duruma gelen kişinin hayatı. |
bitkisel kazein | * Küspe ve sıvıyağartıklarından elde edilen azotlu madde. |
bitkisel yağ | * Bitkilerden değişik yöntemler kullanılarak elde edilen yağ. |
bitleme | * Bitlemek işi. |
bitlemek | * Birinin bitlerini ayıklamak. |
bitlenme | * Bitlenmek işi. |
bitlenmek | * Üzerinde bit üremek. * Kendi bitlerini ayıklamak. |
bitler | * Kanatlılar alt sınıfına giren, ağız yapılarısokup emmeye elverişli, memelilerde yaşayan ve kanla beslenen bir böcek takımı. |
bitli | * Üstünde bit bulunan. * Cimri. |
bitli (veya kurtlu) baklanın da kör alıcısı olur | * işe yaramaz da olsa, her şeyin isteklisi bulunduğunu anlatır. |
bitli kokuş | * üstü başıkirli, vücut temizliğine bakmayan (kadın). |
Bitlis köftesi | * Yağsız kıyma, köftelik bulgur, pirinç, yağ, nar, yumurta ve baharat kullanılarak hazırlanan ceviz büyüklüğünde bir yemek. |
bitme | * Bitmek işi. |
bitmek | * Tükenmek. * Sona ermek. * Çok yorulmak, güçsüz kalmak, çok zayıflamak. * Çok sevmek, bayılmak, beğenmek. |
bitmek | * Bitki, tüy, saç gibi şeyler için, çıkıp yetişmek. * Beklenmedik zamanda ortaya çıkmak. |
bitmek tükenmek bilmemek | * bir türlü sonu gelmemek, eksilmemek. |
bitmez tükenmez (veya bitip tükenmez) | * hiç bitmeyen, sonu gelmeyen, uçsuz bucaksız. |
bitmişi | * pazarlıkta bir şeyin son fiyatı. |
bitnik | * Genel davranışlarıve hırpanî giysileri ile toplum hayatından kopma eğilimi gösteren ve toplum dışında bir yaşantısı olan genç. |
bitpazarı | * Eski eşyanın alınıp satıldığıpazar. |
bittabi | * Doğal olarak, tabiatı ile, tabiî, elbette. |
bitter | * Bir çeşit acı bira. * Bir çeşit ardıç rakısı. * Acıçikolata. |
bitüm | * Keskin bir koku, alev ve koyu duman çıkararak yanan, karbon ve hidrojen bakımından çok zengin tabiî yakıt maddelerinin genel adı, yer sakızı. * Yol kaplamasında, kâğıt ve çatıların su geçirmez duruma getirilmesinde, kömür tozundan briket yapımında vb. kullanılan, tabiî ısıda katı, yoğunluğu bire yakın, koyu kestane renginde madde. |
bitümleme | * Bitümlemek işi. |
bitümlemek | * Belirli bir kalınlıkta bitüm ile örtmek. |
bitümlü | * İçinde bitüm bulunan veya bitümün bütün özelliklerini gösteren. |
bîvefa | * Sevgisine bağlı olmayan, vefasız. |
biyaprak | * Yapraklarıhalka dizilişli, daha çok akvaryumlarda bulundurulan su bitkisi. |
biye | * Genellikle giysinin yaka, kol, etek çevresine kendi kumaşından veya başka kumaştan geçirilen ince şerit. |
biyel | * Makinelerde, bir ucu pistona, öbür ucu volanı çeviren kaldıraca geçirilmiş bulunan hareketli çubuk. |
biyelcik | * Küçük biyel, küçük hareketli çubuk. |
biyeli | * Biye geçirilmiş, biyesi olan. |
Kategoriler