blok inşaat | * Birbirine bitişik yapılan yapılar. |
blokaj | * Bloke etmek işi. * Hareketine engel olma, hareketini durdurma. * Sivri taşların toprak zemine dikine çakılarak, üzerine beton dökülmesiyle yapılan dolgu. * Bankacılıkta bir varlığın yetkili otoritelerin izni olmadan sahibi tarafından kullanılamamasıdurumu. |
bloke | * Kullanılmasıönlenmiş, el konulmuş. |
bloke çek | * Keşideci tarafından anlaşmazlığın çözümüne kadar ödemenin durdurulduğu çek türü. |
bloke etmek | * kullanılmasınıönlemek amacıyla el koymak. * savaşdurumundaki bir ülkenin dışülkelerle ilişkisini engellemek. * kapatmak, durdurmak. * (futbolda kaleci) topu yakalamak. |
bloklaşma | * Bloklaşmak işi. |
bloklaşmak | * Blok durumuna gelmek. |
bloknot | * Yapraklarıkolayca çıkartılabilecek biçimde yapılmışnot defteri. |
bloksuz | * Hiçbir bloka girmemişolan; bağlantısız. |
bloksuzluk | * Bloksuz davranma, bağlantısızlık. |
blöf | * İskambil oyunlarında elindeki kâğıtları olduğundan başka gösterme davranışı. * Karşısındakini yanıltarak veya yıldırarak bir işten caydırmak için söylenen asılsız söz veya takınılan aldatıcı tavır, kuru sıkı. |
blöf yapmak | * karşısındakini yanıltarak veya yıldırarak bir işten caydırmak için aslı olmayan söz söylemek veya aldatıcı tavır takınmak. |
blöfçü | * Blöf yapan (kimse). |
blûcin | * Giysi yapılan bir tür mavi, kaba pamuklu kumaş. * Bu kumaştan yapılan (giysi). |
blûm | * Bir tür iskambil oyunu. |
blûz | * Vücudun üst bölümüne giyilen, genellikle ince kumaştan yapılan veya iplikten örülen kadın giysisi. |
boa | * Boagillerden, yalnız Güney Amerika’da yaşayan, zehirsiz, çok iri, güçlü bir yılan (Boa constrictor). * Kadınların boyunlarına aldıklarıyılan biçiminde dar ve uzun kürk, boyun kürkü. |
boagiller | * Avlarınıyutmadan önce uzun gövdeleriyle sarıp sıkarak boğan ve ezen sarılgan yılanlarıkapsayan zehirsiz yılanlar familyası. |
boalar | * Sürüngenler sınıfının, yılanlar takımının bir bölümü. |
bobin | * Makara. * Fotoğraf filmi rulosu. * (kâğıt ve karton için) Tampon silindiri veya mihver boru etrafına sarılmışkâğıt veya kartonun sürekli uzunluğu. * İçinden elektrik akımı geçebilen yalıtılmıştel ile bu telin, makara tiresi gibi sarılı bulunduğu silindirden oluşan aygıt. |
bobin kırıcı | * Dağınık iplik bobinlerini düzelten ve boyamaya elverişli biçime getiren makinede çalışan (kimse). |
bobinaj | * Bir filmi veya mıknatıslıkuşağı bir makaradan başka bir makaraya sarma. |
boca | * Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâr üstü, orsa veya rüzgâr üstü karşıtı, poca. |
boca alabanda | * Boca etme komutu. |
boca etmek | * geminin başını bocaya rüzgâr almayan tarafa çevirmek. * (birden çevirip) boşaltmak, dökmek. |
bocalama | * Bocalamak işi. |
bocalamak | * (gemi) Rüzgâra karşı gidemeyerek sürüklenmek. * Bir işte tutulması gereken yolu kestirememek, ne yapacağını bilememek, kararsız olmak. |
bocalatma | * Bocalatmak işi. |
bocalatmak | * Bocalamasına yol açmak. |
boci | * Ağır yük taşımaya yarayan, iki kalın ve küçük tekerleği olan el arabası. |
bocuk | * (Ortodokslarca kutlanan) İsa’nın doğum yortusu. * Domuz. |
bocuk domuzuna dönmek | * çok semiz ve besili olmak. |
bocurgat | * Ağır yükleri çekmek için manivelâ ile döndürülen ve döndürüldükçe, çekilecek şeyin bağlı bulunduğu urganıkendi üzerine saran çıkrık. |
bodoslama | * Gemi omurgasının başve kıç tarafından yukarıya uzanan ağaç veya demir direklerden her biri. |
bodoslama | * Bodoslamak işi. |
bodoslamadan | * Ön taraftan, baştaraftan. |
bodoslamak | * Açıklamak, belirtmek, ileri sürmek. |
bodrum | * Bir yapının yol düzeyinden aşağıda kalan bölümü. |
bodrum gibi | * basık tavanlı, genellikle güneşgörmeyen (oda). |
bodrum katı | * Bir yapının zemin katının altında olan ve oturulabilen en alt katı. |
boduç | * Ağaç veya topraktan yapılmışküçük testi. |
bodur | * Enine göre boyu kısa ve tıknaz. |
bodur kalmak | * boyu uzamamak. * gelişmemek. |
bodur pas | * Arpa yapraklarına yerleşen ve seyrek olarak yurdumuzda da görülen ilkel mantar (Puccinia hordei). * Bu mantarın yol açtığıhastalık. |
bodur tavuk her gün (veya her dem) piliç | * kısa boylular olduklarından daha genç görünürler. |
bodurlaşma | * Bodurlaşmak işi veya durumu. |
bodurlaşmak | * Bodur duruma gelmek. |
bodurluk | * Bodur olma durumu. |
Boğa | * Zodyak üzerinde, Koç ile İkizler burçlarıarasında yer alan burcun adı, 343 Zodyak. |
boğa | * Damızlık erkek sığır. |
Kategoriler