Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 78

boğa gibi * çok güçlü görünen, vücudu iyi gelişmiş(delikanlı).
boğa güreşi * Daha çok İspanya ve Meksika’da, özel olarak yetiştirilmiş boğayıyenmek amacıyla yapılan gösteri.
boğada * Küllü veya sodalısu ile çamaşır yıkama.
* Yıkanmak üzere hazırlanmışçamaşırın üzerine sıcak kül suyu süzme işi.
boğak * Anjin.
boğalık * Boğa olarak kullanılmak için ayrılan bir yaşından yukarıerkek sığır.
boğan otu * Düğün çiçeğigillerden, özellikle kökünde akonitin adında bir zehir bulunan bitki, kurtboğan otu (Acunitum
napellus).
boğanak * Sağanak, bora.
boğasak * Boğaya gelmişveya boğa isteyen inek.
boğasama * (inek) Boğasamak işi veya durumu.
boğasamak * (inek) Boğa istemek veya boğaya gelmek.
boğası * İnce bez, astar.
boğaya çekmek * (inek) boğa ile cinsel ilişkide bulundurmak, keleye çekmek.
boğaz * Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik.
* Şişe, güğüm gibi kaplarda ağza yakın dar bölüm.
* İki dağarasında dar geçit, derbent.
* İki kara arasındaki dar deniz.
* Yiyeceği içeceği sağlanan kimse.
* Yeme içme.
* Yedirip içirme yükümü, iaşe.
boğaz açmak * ağaçların dibini kazarak toprağıkabartmak.
boğaz boğaza (veya gırtlak gırtlağa) gelmek * zorlu kavga etmek.
boğaz derdi * geçim için uğraşma.
* yemek pişirme, hazırlama sıkıntıları.
boğaz dokuz boğumdur * bir söz iyice düşünmeden söylenmemelidir.
boğaz durmaz * yeme içme ihtiyacının başka ihtiyaçlar gibi geri bırakılamayacağınıanlatır.
boğaz içinde kavga var * aşırı bir biçimde açlığını gidermeye çalışanlar için söylenir.
boğaz kavgası * Geçim için yapılan didinme.
boğaz meselesi * Geçim derdi.
boğaz ola * “afiyet olsun, yarasın, bereketli olsun” anlamına, yemek yiyenlere söylenir.
boğaz olmak * boğazıağrımak.
* imrenmekten boğazışişmek.
boğaz tokluğuna * ayrıca ücret verilmeden yalnız karnınıdoyurarak.
boğazıaçılmak * iştahıartmak.
boğazıdüğümlenmek * üzüntüden boğazıtıkanmak.
boğazı inmek * bademcikleri şişmek, iltihaplanmak.
boğazı işlemek * durmadan bir şeyler yemek.
boğazıkurumak * çok susamak.
boğazına bir yumruk tıkanmak (veya gelip oturmak) * konuşamaz olmak, sesi çıkmamak.
boğazına dikkat etmek * yiyeceğine, içeceğine özen göstermek.
boğazına dizilmek * (üzüntü, kaygı gibi sebeplerle) isteksiz yemek, iştahıkesilmek.
boğazına durmak * yediği şeyi yutamamak.
boğazına düşkün * yiyip içmeyi çok seven (kimse).
boğazına indirmek * fazla ve gelişigüzel yemek.
boğazına kadar * pek çok, lüzumundan fazla, aşırıölçüde.
boğazına sarılmak * üstüne yürümek.
boğazında düğümlenmek * söylemek istediğini heyecan veya üzüntü yüzünden diyememek.
boğazında kalmak * ağzındaki lokmayıüzüntü dolayısıyla yutamaz duruma gelmek.
boğazından artırmak * yiyeceğinden kısıp parasınıartırmak.
boğazından geçmemek * sevdiği bir kimsenin yokluğu veya yoksulluğu dolayısıyla bir yiyeceği yalnız başına yemekten üzüntü
duymak.
boğazından kesmek * yiyip içmede çok tutumlu davranmak.
boğazınıdoyurmak * karnınıdoyurmak.
boğazınısevmek * yiyip içmeye düşkün olmak.
boğazınısıkmak * bunaltmak, sıkıntıvermek.
boğazınıyırtmak * olanca gücüyle bağırmak.
boğazkesen * Bir boğazısavunmak için deniz kıyısında yapılan hisar.
boğazlama * Boğazlamak işi.
boğazlamak * Hayvan veya insanı boğazından keserek öldürmek.
* Gaddarca, kan dökerek öldürmek.
boğazlanma * Boğazlanmak işi.

Bir yanıt yazın