Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 79

boğazlanmak * Boğazlamak işine konu olmak veya boğazlamak işi yapılmak.
boğazlaşma * Boğazlaşmak işi.
boğazlaşmak * Birbirini boğazlamak veya kıyasıya dövüşmek.
boğazlatma * Boğazlatmak işi.
boğazlatmak * Boğazlamak işini yaptırmak.
boğazlı * Boğazı olan.
* Çok yemek yiyen, yemek isteği çok olan, iştahlı.
boğazsız * Boğazı olmayan.
* Çok az yemek yiyen, iştahsız.
boğdurma * Boğdurmak işi.
boğdurmak * Boğmak işini yaptırmak.
boğdurtma * Boğdurtmak işi.
boğdurtmak * Boğdurmak işini birine yaptırmak.
boğdurulma * Boğdurulmak işi.
boğdurulmak * Boğdurmak işi yapılmak.
boğma * Boğmak işi.
* İncir, dut, kuru üzümün mayalandıktan sonra ilkel araçlarla damıtılmasıyla elde edilen, alkol derecesi düşük
bir tür rakı.
boğmaca * Çoğunlukla çocuklarda nöbet nöbet öksürüklerle görülen bulaşıcı bir hastalık.
boğmacalı * Boğmacaya tutulmuşolan (kimse).
boğmak * Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek.
* El, ip veya benzeri ile bir şeyi çepeçevre sıkmak.
* Silik bir duruma getirmek, bastırmak.
* Tamamıyla kaplamak, sarmak.
* Peşpeşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak.
* (motorlu taşıtlarda) Fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek.
* Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak.
* Gelişmesine engel olmak.
* (renkler için) Uygun düşmemek.
* Bunaltmak.
boğmak * Boğum yeri.
boğmak boğmak * boğum boğum.
boğmaklı * Boğmakları olan.
boğmaklıkuş * Toygar kuşunun bir türü.
boğucu * Boğma özelliği olan.
* Solunumu güçleştiren.
* Çok sıcak, sıkıntıveren.
boğuk * Kısılmış(ses).
boğuk boğuk * Boğuk bir biçimde, kısık kısık.
boğuklaşma * Boğuklaşmak işi.
boğuklaşmak * (Ses) Boğuk duruma gelmek, kısıklaşmak.
boğula boğula * Boğulacakmışgibi, boğuk bir biçimde.
boğulma * Boğulmak işi.
boğulmak * Boğmak işine konu olmak.
* Havasızlıktan ölmek.
* Bunalmak.
boğum * Boğulmuş, sıkılmışyer.
* Parmak veya kamış, saz gibi bitkilerin şişkince bölümü.
* İnce damarların veya sinirlerin yumak gibi toplandığıyer.
boğum boğum * Çok boğumlu.
boğumlama * Boğulmak işi.
boğumlamak * Boğum durumuna getirmek.
boğumlanma * Boğumlanmak işi.
* Ciğerlerden gelen havanın, ağız ve burundaki çeşitli nokta ve bölgelerde engellemeye uğrayarak ses olarak
çıkması, telâffuz.
boğumlanma bölgesi * Ağız boşluğunda seslerin oluştuğu çeşitli bölgelerden her biri.
boğumlanma noktası * Ağız boşluğunda seslerin oluştuğu noktaların her biri, çıkak, mahreç.
boğumlanmak * Boğum oluşmak, boğum boğum olmak.
* Bir ses çıkarmak için ses yolunun herhangi bir yerinde daralma veya kapanma olmak.
boğumlu * Boğumu olan.
boğuntu * Zor soluk alma.
* Sıkıntı.
* Bir şeyi değerinden çok yükseğe satma işi, vurgunculuk, ihtikar.
boğuntuya getirmek * birini bunaltıp şaşırtmak yolu ile kendisinden, bir işveya mal karşılığı olarak çok miktarda para çekmek.
boğunuk * Kısık, boğuk.
* Sıkıntılı, kapalı, donuk.
boğuşma * Boğuşmak işi.
boğuşmak * Birbirinin boğazına sarılmak, dövüşmek.
* İtişip kakışmak.
boğuşulma * Boğuşulmak işi veya durumu.
boğuşulmak * Boğuşmak işi yapılmak.
bohça * İçine çamaşır, elbise gibi şeyler koyup sarmaya yarayan dört köşe kumaş.
* Ufak ve seçme tütün dengi.
bohça böreği * Bohça biçiminde sarılan bir çeşit börek.
bohçacı * Bohça içinde dokuma eşya gezdirip satan kadın.
bohçacılık * Bohçacının işi.
bohçalama * Bohçalamak işi.

Bir yanıt yazın