Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 85

boşdönmek * hiçbir şey elde edemeden geri gelmek.
boşdurmak * işsiz kalmak, çalışmamak.
boşdurmamak * her zaman bir işle uğraşmak.
* birinin yaptığına karşılık olarak bir harekette bulunmak.
boşdüşmek * (kadın) şeriat hükümlerine göre kocasından ayrılmak.
boşgezenin boşkalfası * işsiz güçsüz dolaşan kimse.
boşgezmekten bedava çalışmak yeğdir * çalışmak insanıtembellikten kurtarır.
boşgözlerle bakmak * anlamsız bakmak.
boşinanç * Kaynakları bilimsel ve dinî temele dayanmayan, dar, biçimci inanma, batıl itikat.
boşkafalı * akılsız veya bilgisiz.
boşkâğıdı * Eski şeriat hükümlerine göre, ayrılmak isteyen kocanın, karısına gönderdiği boşanma kâğıdı.
boşkalmak * kimse oturmamak.
* işsiz kalmak.
boşkile dipsiz ambar * Bkz. dipsiz kile boşambar.
boşkonuşmamak * gerçekleri söylemek, bilgisine dayanarak anlatmak.
boşkoymak * yoksun bırakmak, mahrum etmek.
boşküme * Hiçbir ögesi olmayan küme.
boşlâf * Gereksiz, verimsiz, işe yaramayan şekilde konuşma.
boşol (veya olsun) * erkeğin karısını boşamak için söylediği söz.
boşolmak * evlilik birliği sona ermek, boşanmak.
boşoturmak * hiçbir işi, uğraşı olmamak.
boşsöz * Bir düşünce anlatmayan, lâf olsun diye söylenmişsöz.
boştorba ile at tutulmaz * çıkar veya karşılık gösterilmeden bir kimse bir yere bağlanmaz.
boşvermek * aldırmamak.
boşyere * Boşuna.
boşyerine vurmak * böğürlerine vurmak.
boşzaman * Çalışarak geçirilen saatler dışında kalan süre.
boşa almak * askıya almak.
* (motorlu araçlarda) vites kolunu vitesten kurtarmak, rölântiye almak.
boşa çıkarmak * olumlu bir sonuç alınmasınıengellemek.
boşa çıkmak * (umut, düşünce gibi şeyler) sonuç vermemek, gerçekleşmemek.
boşa gitmek * (harcanan emek, para) hiçbir işe yaramamak, olumlu bir sonuca ulaşamamak.
boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz * içinden çıkılamayan güç bir durum karşısında kalındığında söylenir.
boşa vermek * boşgeçirmek.
boşalım * Boşalmak işi, deşarj.
boşalma * Boşalmak işi, inhilâl.
* Derdini birine açarak ferahlama, rahatlama.
* Elektrik yükünün başka bir iletkene geçişi veya sıfıra düşmesi.
boşalmak * Boşduruma gelmek, içinde bir şey kalmamak, inhilâl etmek.
* Dışarıya akmak, dökülmek.
* Gevşemek, açılmak.
* Derdini, sıkıntısını birine anlatarak ferahlamak, deşarj olmak.
* (hayvan) Bağından kurtulmak.
boşaltaç * Bir kabın içindeki havayı boşaltmaya yarayan araç, hava boşaltma makinesi.
boşaltı * Boşaltım.
boşaltılma * Boşaltılmak işi veya durumu.
boşaltılmak * Boşaltmak işine konu olmak.
boşaltım * Boşaltmak işi.
* Sistemlerin çalışabilmesi için sürekli olarak gereken boşaltma işlemleri.
* Sindirimden sonra bağırsaklarda kalan posanın, idrar torbasındaki idrarın ve ter, tükürük, sümük gibi
salgıların vücuttan dışarıatılması, ifrağ.
boşaltım organı * Vücuttan dışarıatılması gereken maddeleri toplayıp boşaltan organ.
boşaltma * Boşaltmak işi.
boşaltma havzası * Sularınıırmağa veya göle veren yerlerin bütünü.
boşaltmak * Boşduruma getirmek.
* Dökmek, boca etmek.
* Bir silâhta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak.
* Derdini dökmek.
* Kusmak.
* Gevşetmek, açmak.
boşama * Boşamak işi.
boşamak * Kanunlara göre iki eş, aile ilişkisini kesmek.
* Karısı ile arasındaki nikâh bağını bozmak.
boşandırma * Boşandırmak işi veya durumu.
boşandırmak * Boşanmasını sağlamak.
* (karı ile kocayı) İstekleri üzerine kanunlara uyarak ayırmak.
boşanma * Boşanmak işi.
* Eşlerden birinin boşanma ilâmıalmasıyla evlilik birliğinin son bulması.
boşanma davası * Eşlerden birinin evlilik birliğine son verecek kararıelde etmek için açtığıdava.
boşanma ilâmı * Mahkemenin boşanmayıkesin hükme bağladığını belirterek verdiği resmî belge.

Bir yanıt yazın