boya kullanmak | * boyanmak, makyaj yapmak. |
boya kutusu | * İçine çeşitli renkli kalemleri ve fırçalarıkoymaya yarayan kutu. |
boya tabakası | * Şablonların sulu kenar kapatıcısı ile kaplanması. |
boya tabancası | * Sıvı boyayıpüskürtmek için kullanılan alet. |
boya tutmak | * (boyanan nesne) iyi boyanır olmak. |
boya vurmak (veya çekmek, sürmek) | * boyamak. |
boyacı | * Boya satan kimse. * Boyama işini, boyacılığımeslek edinen kimse. * Boya satılan dükkân. |
boyacıküpü | * Bir işin kolayca ve çabucak yapılamayacağınıanlatmak için boyacıküpü mü bu? boyacıküpü değil ki (hemen daldırıp çıkarasın) gibi deyimlerde kullanılır. |
boyacıküpüne girmişgibi | * çok boyalıkadın. |
boyacısandığı | * Ayakkabı boyacılarının boya, fırça, cilâ gibi gereçlerini koyduklarıve müşterinin ayağını basıp ayakkabısını boyattığı, omuza asılarak taşınabilir bir çeşit küçük sandık. |
boyacılık | * Boya yapma veya satma işi. * Boyacının yaptığı iş. |
boyahane | * Boya işleri yapılan yer. |
boyalama | * Boyalamak işi. |
boyalamak | * Gelişigüzel boya sürmek. |
boyalanma | * Boyalanmak durumu. |
boyalanmak | * Boya sürülmek. |
boyalı | * Boya sürülmüş, boyanmışveya boyaya batırılmış. * Renkli. * (kadın için) Yüzünü çok boyamışolan, makyajlı. |
boyalı basın | * Okuyucunun ilgisini çekmek için renkli fotoğrafa yazıve haberden çok yer veren, kupon veya çekilişlerle armağan dağıtan basın. |
boyama | * Boyamak işi. * Renkli yazma veya mendil. * Rengi boya ile sonradan verilmişolan. |
boyama kazanı | * Örgü yünlerinin veya ipliklerin boyanma işleminin yapıldığı büyük tekne. |
boyama kitabı | * Küçükleri eğitici nitelikte içinde boyanacak resimler bulunan kitap. |
boyamak | * Boya sürerek veya boyaya batırarak renk vermek. * Ağır söz söylemek, aşağılamak. |
boyana | * Boyna. |
boyanma | * Boyanmak işi. |
boyanmak | * Boyamak işi yapılmak. * Kendi kendini boyamak, yüzüne boya sürmek, makyaj yapmak. * Boya veya renkli bir şey sürülmek. |
boyar | * Tuna bölgesinde, Transilvanya’da, Rusya’da soylulara verilen unvan. |
boyar | * Boyama özelliği olan madde, boyar madde. |
boyar madde | * Bazı ortamlarda çözünerek ortama belli renk veren doğal veya yapay renkli madde. * Hücre öz suyu içinde eriyik durumunda bulunan renkli madde. |
boyasıatmak | * boyasısolmak. |
boyasız | * Boya sürülmemiş. * Renksiz. * (kadın için) Yüzünü boyamamışolan, makyajsız. |
boyasızlık | * Boyasız olma durumu. |
boyatılma | * Boyatılma işi. |
boyatılmak | * Boyamak işi yaptırılmak, boya sürdürülmek. |
boyatma | * Boyatmak işi. |
boyatmak | * Boyamak işini yaptırmak, boya sürdürmek. |
boyayıcı | * Boyama özelliği olan. |
boyca | * Boy bakımından. |
boydak | * Yükü olmayan yaya. * Bekâr, yalnız, serbest. |
boydan boya | * Bir uçtan öbür uca kadar. |
boydaş | * Aynı boyda olan. * Akran. |
boydaşlık | * Boydaşolma durumu. |
boykot | * Bir işi, bir davranışıyapmama kararıalma. * Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme. |
boykot etmek | * bir işi, bir davranışıyapmama kararıalmak. |
boykotaj | * Boykot etmek işi. |
boykotçu | * Boykot yapan veya boykota katılan kimse. |
boykotçuluk | * Boykot yapma işi. |
boylam | * Yeryüzündeki herhangi bir noktanın meridyen dairesiyle başlangıç olarak alınan Greenwich gözlem evinin meridyen dairesi arasındaki açıdeğeri, tul. |
boylama | * Boylamak işi. |
boylamak | * İstemeyerek bir yere gitme durumunda kalmak. * Batmak. * Düşmek. * Yükselmek, çıkmak. * Destan söylemek, anlatmak. |
boylamasına | * Boyu doğrultusunda. |
Kategoriler