Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 9

bahsetmek * Bir konu üzerinde söz söylemek, konuşmak, sözünü etmek.
bahsi geçmek * bir konu üzerinde konuşulmuşolmak.
bahsi kapamak * bir konu üzerindeki konuşmayıkesmek.
bahsi kaybetmek * ileri sürülen, savunulan görüşün yanlışolduğu ortaya çıkmak.
bahsi kazanmak * ileri sürülen, savunulan görüşün doğru olduğu belli olmak.
bahsi tazelemek * konuşmayıaynıkonu üzerine getirmek.
bahşetme * Bahşetmek işi.
bahşetmek * Bağışlamak, sunmak.
bahşiş * Bir hizmet görene hakkından ayrı olarak verilen para.
bahşiş(veya beleş) atın dişine bakılmaz * para verilmeden sağlanan bir şeyin ufak tefek kusurlarınıhoşgörmelidir.
baht * Olacakların, kaçınılmaz olduğunu belirleyen ilâhî iradenin insan için veya bir toplum için çizdiği hayat tarzı,
kader, talih.
* Şans, mutluluk.
baht işi * Talihe bırakılmış, talihe bağlı iş.
bahtıaçık * Talihli.
bahtıaçık olmak * bir konuda şansıyaver gitmek, talih yüzüne gülmek.
bahtıaçılmak * talihi dönüp uygun duruma veya arzulanan sonuca gelmek.
bahtı bağlı olmak * talihi kapalı olmak.
* (kızlar için) evlenecek istekli çıkmamak.
bahtıkapanmak * talihsizliğe uğramak, istenen sonuca ulaşmamak.
bahtıkara * Mutsuz, talihsiz.
bahtıkara olmak * sürekli olarak talihi yaver gitmemek, mutsuz olmak.
bahtına küsmek * talihsizliğinden yakınmak.
bahtiyar * Bahtı olan, bahtlı, talihli, mutlu.
bahtiyarlık * Bahtlı olma durumu, mutluluk.
bahtlı * Bahtı iyi olan, mutlu, talihli.
bahtsız * Bahtıkötü olan, mutsuz, talihsiz.
bahtsızlık * Bahtsız olma durumu, mutsuzluk.
bahusus * Hele, özellikle, üstelik.
bak bak! * şaşma bildirir.
bak! * işte.
* şaşma anlatır.
* küçümseme bildirir.
bakaç * Dürbün.
bakakalma * Bakakalmak işi veya durumu.
bakakalmak * Şaşkınlığa uğrayıp ne yapacağını bilmez durumda kalmak.
bakalım (veya bakayım) * içinde yer aldığıcümlenin güvensizlik, kuşku, merak, uyarma gibi anlamlarınıpekiştirir.
bakalit * Formaldehit ile bir fenolün yoğunlaşmasısonucu elde edilen yapay reçine.
bakalitli * Bakalit bulunduran, bakalit kaplamalı.
bakalorya * (eskiden üniversite ve yüksek okullara girebilmek için lise öğreniminden sonra verilen) Olgunluk sınavı.
bakam * Baklagillerden, odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç, bakkam (Haematoxylon campechianum).
bakan * Bakmak işini yapan (kimse).
* Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, baş bakan tarafından seçilerek
cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra iş başına getirilen yetkili, vekil, nazır.
bakanak * Gevişgetiren hayvanların ayaklarının arkasındaki körelmiştırnak, kemik çıkıntısı.
bakanlar kurulu * Baş bakan ve bakanlardan oluşan kurul, hükûmet.
bakanlık * Bakan olanın durumu ve görevi, vekillik.
* Bakanın yönetimi altındaki kuruluşların bütünü veya bu kuruluşların bulunduğu yer, nezaret, vekâlet.
bakar * Öküz, sığır.
bakar kör * Gözleri sağlam göründüğü hâlde göremeyen.
* Çok dikkatsiz (kimse).
bakar mısınız? * seslenme ünlemi.
bakara * İskambil kâğıdı ile oynanan bir kumar.
bakarak * göre.
bakarsın * olur ki.
bakaya * Kalıntılar.
* Askerlik çağına girenlerden son yoklamada bulunarak askere alınmışolduklarıhâlde çağrıldıklarında
gelmeyen veya gelip de kıtalarına gitmeden toplandıklarıyerlerden veya yollardan savuşanlar.
* Ait olduğu yıl içinde toplanamayıp ertesi yıla kalan vergiler.
bakı * Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşıkonumunu belirleyen,
bunun sonucu olarak da doğal şartlarınıtespit eden durumu.
* Fal.
bakıcı * Bakmak işiyle görevlendirilen kimse.
* Bir şeyi satın almayıdüşünmeden yalnızca bakarak ilgilenen (kimse).
* Falcı.
bakıcılık * Bakmak işi.
* Falcılık.

Bir yanıt yazın