Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 95

bucak bucak * Her yerde, her yanda, her tarafta.
bucak bucak aramak * her yerde aramak.
bucak bucak kaçmak * bir olay, bir durum veya bir kimseyle karşılaşmamaya çalışmak.
buçuk * (sayıve üleştirme sıfatlarından sonra gelir, tek başına kullanılmaz) … ve yarım.
buçuklu * Kesirli.
budak * Ağacın dal olacak sürgünü.
* Dal.
* Dalın gövde içindeki başlangıç yeri olan ve tahtalarda görülen yuvarlak koyuca renkte sert bölüm.
budak deliği * Tahtalardaki budak yerinin çıkarılmasından sonra açılan boşluk.
budak özü * Taze sürgün.
budaklanma * Budaklanmak işi.
budaklanmak * Budak sürmek, dallanmak.
budaklı * Budağı olan.
budala * Zekâca geri.
* Bir şeye aşırıölçüde düşkün.
* Zekâca geri olan kimse.
budala budala * budala gibi, budalaca.
budalaca * Budalaya yakışır (biçimde).
budalacasına
budalalaşma * Budalalaşmak işi.
budalalaşmak * Budala duruma gelmek, budala gibi davranmak.
budalalık * Budala olma durumu.
* Budalaca yapılan iş.
budalalık etmek * akılsızca davranmak.
budama * Budamak işi.
budamak * Daha çok ürün almak veya düzgün bir biçim vermek amacıyla ağaç, asma gibi bitkilerin dallarınıkesmek,
dallarınıkısaltmak.
* Yeni filiz sürmesi için bir bitkinin dallarınıkesmek.
* (güreşte) Rakibinin ayaklarını bir ayak oyunu veya vuruşu ile yerden kesmek.
* Bir şeyi eksiltmek, azaltmak.
budanış * Budanmak işi veya biçimi.
budanma * Budanmak işi.
budanmak * Budamak işine konu olmak.
budatma * Budatmak işi.
budatmak * Budamak işini yaptırmak.
Buddhist * Buddhizm dininden olan kimse.
Buddhizm * Tabiatüstü kişileşmiş bir tanrıdüşüncesi yerine, salt varlığıkoyarak onun insanda arzu biçiminde
belirdiğini, bundan da ıstırabın doğduğunu, ıstıraptan kurtulmak için var olmaktan vazgeçmek gerektiğini ileri süren,
Hindistan ve Çin’de yaygın olan, Buddha’nın ileri sürdüğü mistik dünya görüşü ve din.
Budist * Bkz. Buddhist.
budun * Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu,
kavim.
* Ulus, millet.
budun betimci * Etnograf.
budun betimi * Etnografya, kavmiyat.
budun bilimci * Budun bilimi uzmanı, etnolog.
budun bilimi * Etnoloji, ırkiyat.
budun bilimsel * Etnolojik.
budunsal * Kavmî, etnik.
bugün * İçinde bulunduğumuz gün.
* İçinde bulunduğumuz çağ, zaman.
* İçinde bulunduğumuz günde.
bugün bana ise yarın sana * bugün birinin başına gelen kötü bir durumun, daha sonra başkasının da başına gelebileceğini hatırlatmak
için söylenir.
bugün yarın * çok yakında, nerede ise.
bugünden tezi yok * hemen şimdi, derhal.
bugünden yarına * az zaman sonra.
* bugün yaşayanlardan gelecek kuşaklara.
bugüne bugün * “unutma ki”, “şunu iyi bil ki” anlamında kullanılır.
* bugüne değin.
bugünkü * Bugüne özgü, bugün olan, bugün yapılan.
bugünkü günde * şimdi, içinde bulunduğumuz zamanda, şimdiki şartlarda.
bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir * sağlanmış bir kazancın umulan daha büyük bir kazanca feda edilmemesini öğütler.
bugünlük * Bugün için.
bugünlük yarınlık * çok yakında olması beklenen şeyler için söylenir.
buğday * Buğdaygillerin örnek bitkisi (Triticum).
* Bu bitkinin başaktan ayrılmıştanesi.
buğday başak verince orak pahaya çıkar * ihtiyaç duyulan şey değer kazanır.
buğday benizli * Açık esmer.
buğday biti * Yarım kanatlılardan, vücudu yeşil, başısiyah, ekinlere zararlı bir böcek, ekin biti (Sitophilus granarius).

Bir yanıt yazın