C | * Karbon’un kısaltması. * Elektrik kapasitesinin kısaltılması. |
c, C | * Türk alfabesinin üçüncü harfi. Ce adıverilen bu harf ses bilimi bakımından ötümlü katışık diş- dişeti ünsüzünü gösterir. * Nota işaretlerini harflerle gösterme yönteminde do sesini gösterir. * Romen rakamlarında 100 sayısını gösterir. |
Ca | * Kalsiyum’un kısaltması. |
-ca / -ce, -ça / -çe | * Vurgusuz zarf eki: Kısa-ca, iyi-ce, açık-ça, mert-çe vb.; dil adlarıtüretir: Alman-ca, İngiliz-ce, Rus-ça, Türkçe vb. “bakımından” anlamına zarf türetir: Para-ca, yaş-ca vb. “-a göre” anlamına zarf türetir: Onlar-ca, biz-ce, ben-ce, sen-ce vb. “tarafından” anlamına zarf türetir: Bakanlık-ça, hükümet-çe vb. “kadar” anlamına zarf türetir: Bun-ca, onca vb. sayıca eşitlik bildiren zarflar türetir: Yüzyıllar-ca, aylar-ca, günler-ce, binler-ce vb. topluluk beraberlik anlatan zarflar türetir: Aile-ce, ev-ce, köy-ce vb. |
-ca / -ce, -ça / -çe | * Sıfatlardan küçültme sıfatlarıtüreten ek: Sarışın-ca, esmer-ce, soluk-ça, sert-çe vb. |
caba | * Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava. * Fazla olarak, üstelik. |
cabadan | * Bedava olarak, karşılıksız, fazladan. |
cacık | * Yoğurt, ayran içine hıyar veya marul doğranarak yapılan, çoğu kez sarımsaklı, iştah açıcıyiyecek. |
cacık | * Bir tür ot. |
-cacık / -cecik | * Zarf türeten ek (vurgusuz): hemen-cecik, yavaş-çacık, usul-cacık vb. |
cadaloz | * Çok konuşan, huysuz ve şirret (kadın, kocakarı). |
cadalozlaşma | * Cadalozlaşmak işi. |
cadalozlaşmak | * Cadaloz gibi davranmak. |
cadalozluk | * Cadaloz olma durumu. |
cadde | * Şehir içinde ana yol. |
caddeyi tutmak | * herhangi bir sebeple bir yoldan geçişi engellemek, kapamak. * (korkulu bir durumda) başınıalıp gitmek, uzaklaşmak. |
cadı | * Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak. * Huysuz, çirkin, ihtiyar kadın. * Çok güzel göz. |
cadı gibi | * saçı başıdağınık, tırnaklarıuzun ve pis kadınlar için kullanılır. * çok becerikli. |
cadıkazanı | * dedikodunun, fesadın çok olduğu yer. |
cadılaşma | * Cadılaşmak işi. |
cadılaşmak | * (kadın) Çirkinleşip huysuzlaşmak. * Bitki bakımsızlıktan yabanîleşmek. |
cadılık | * Cadıya yakışır davranış, huysuzluk. |
cadılık etmek | * huysuzluk etmek, cadı gibi davranmak. |
cadısüpürgesi | * Emeçleri özellikle dal uçlarındaki kabuk altında sıkı bir ağörerek çekirdekli yemişağaçlarının çiçeklenmesine, dolayısıyla meyve verimine engel olan asklımantar (Taphrina cerasi). * Bu mantarın yol açtığı bitki hastalığı. |
cafcaf | * Gösteriş, şatafat. * Ağız kalabalığı ile bir şeyi elde eden, şirret. |
cafcaflı | * Gösterişli, fazla şık, şatafatlı. * Karışık, gürültülü patırtılı, tehlikeli. |
Caferî | * Şiîliğin bir kolu ve bu koldan olan kimse. |
cağ | * Parmaklık, korkuluk. |
cağ | * Büyük bez veya deri torba, cav. |
cağ | * Lavabo, banyo. * Hamam, duş, banyo vb. yerlerde atık suyun akmasınısağlayan zemindeki delik. |
cağlık | * Dokumacılıkta, çözgü makinesinde çözgü ipliği bobinlerinin desen ve renk sırasına göre yerleştirildiği sehpa. |
cahil | * Öğrenim görmemiş, okumamış, bilgisiz. * Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan. * Deneysiz, genç, toy (delikanlıveya kız). |
cahil kalmak | * bilgi edinememek, bilgisi olmamak. |
cahilâne | * Cahilce, cahile yakışır (biçimde). |
cahilce | * Cahil gibi, cahile yakışır (biçimde). |
cahiliye | * Araplarda Müslümanlıktan önceki çağ. |
cahiliyet | * Cahillik, bilgisizlik. |
cahillik | * Cahil olma durumu, bilgisizlik. * Gençlik, toyluk, deneysizlik ve bu yüzden işlenen kusur. |
cahillik etmek | * bilgisizliğini göstermek. * gençlik, toyluk, deneysizlik yüzünden kusur işleme. |
caiz | * Din, yasa, töre veya başka bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen, uygun, yerinde sayılan, yakışık olan. |
caize | * Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş. * Yazıda bir sözün olduğu gibi tekrarlandığını göstermek için alt hizasına konulan tırnak biçimindeki noktalama işareti. * Yol yiyeceği, azık. |
-cak / -cek, -çak / -çek | * Küçültme isimleri türeten ek: Yavru-cak, kuzu-cak vb. |
caka | * Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka. |
caka satmak | * gösterişyapmak, çalım satmak. |
caka yapmak | * gösterişli davranmak, fiyakalıdurumda olmak. |
cakacı | * Caka yapmayıseven. |
cakacılık | * Cakacı olma durumu veya cakalıdavranış. |
cakalanma | * Caka satma. |
cakalanmak | * Caka satmak. |
Kategoriler