çangıl çungul | * Kulağa hoşgelmeyen kaba ses çıkaran. |
çangır çungur | * Düşme veya birbirine çarpma sırasında kaba ve zevksiz ses çıkararak. |
çangırdama | * Çangırdamak işi veya durumu. |
çangırdamak | * Düşerek veya birbirine çarparak gürültü çıkarmak. |
çangırtı | * Çangırdama sesi. |
çanıltı | * Çan sesi. |
çanta | * Kösele, meşin, kumaşgibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap. |
çanta çiçeği | * İki çeneklilerden, beyaz, erguvanî veya sarırenkli bir süs bitkisi. |
çantacı | * Çanta yapan veya satan (kimse). |
çantacılık | * Çanta yapma sanatıveya çanta satma işi. |
çantada keklik | * ele geçirilmesi o kadar kesin ki elde edilmişsayılır, torbada keklik. |
çantadan yetişmek | * bir mesleği eğitim görmeden, tecrübelerle kazanmak. |
çantalı | * Çantası olan. |
çantasız | * Çantası olmayan. |
çap | * Genellikle cisimlerin genişliği, kutur. * Büyüklük, ölçü. * Değer. * Yapının veya arsanın boyutlarınıve sınırlarını gösteren harita. * Uç noktalarıdairenin çevresi üzerinde bulunan ve çemberin merkezinden geçen doğru parçası. * Bilgi, tecrübe ve yeteneklerin tümü. * Bozuk, eğri, dolaşık, aykırı. |
çapa | * Tarlalarda toprağı işlemek için kullanılan ağaç saplıdemir kazıaracı. * Çapalamak işi. |
çapa | * Çipo. |
çapacı | * Çapa ile çalışan işçi. |
çapacılık | * Çapacının yaptığı iş. |
çapaçul | * Kılığının veya eşyasının düzgün ve temiz olmasına özenmeyip düzensizlik içinde yaşayan, pasaklı. |
çapaçulcu | * Serseri, başı boş(kimse). |
çapaçulculuk | * Serserilik, başı boşluk. * Kılık kıyafete özen göstermeyişi işedinme. |
çapaçullaştırma | * Çapaçullaştırmak işi veya durumu. |
çapaçullaştırmak | * Çapaçul duruma getirmek. |
çapaçulluk | * Çapaçul olma durumu, kılık kıyafete özen göstermeyiş. |
çapak | * Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan akıntı. * Madenler dövülürken sıçrayan ince, ufak parça. * Metal veya toprak eşya kenarlarında bulunan pürüz. |
çapak | * Sazan familyasından, vücudu yandan basık, 50 cm uzunluğunda, 4-5 kg ağırlığında, sarıpullu, eti tatsız, kılçıklı bir tatlısu balığı(Abramis brama). |
çapaklanış | * Çapaklanma işi veya biçimi. |
çapaklanma | * Çapaklanmak işi. |
çapaklanmak | * Çapak oluşmak. |
çapaklı | * Çapağı olan. |
çapaksız | * Çapağı olmayan. |
çapalama | * Çapalamak işi. |
çapalamak | * Çapa ile kabartmak. |
çapalanış | * Çapalanmak işi veya biçimi. |
çapalanma | * Çapalanmak işi. |
çapalanmak | * Bir yer çapa ile kabartılmak. |
çapalatma | * Çapalatmak işi. |
çapalatmak | * Çapalamak işini yaptırmak. |
çapalı | * Çapalanmış(yer). * Çapası olan. |
çapanoğlu | * Başa dert olacak durum. |
çapanoğlunun abdest suyu gibi | * (içilecek şeyler için) sulu, tatsız ve kötü görünüşte olan. |
çapar | * Postacı, ulak. * (hayvan ve bitki için) Benekli, alacalı. * Derisi, kıllarıve gözleri, boya maddesi yokluğundan renksiz olan (insan veya hayvan), akşın, albinos. * Çiçek bozuğu yüz. |
çapar | * Takadan büyük, başve kıç tarafıyukarıkalkık bir çeşit Karadeniz kayığı. |
çaparız | * İçinden çıkılamayacak kadar güç olan, karışık iş. |
çapari | * Çok iğneli; beden, köstek ve iğne bölümlerinden meydana gelen, her bir iğneye hindi, horoz, kaz, martı, tavuk, ördek gibi kuşların kanat, kuyruk tüyleri takılan bir tür olta takımı. |
çapasız | * Çapalanmamış(yer). * Çapası olmayan. |
çapçak | * Ağaçtan oyularak yapılmışsu kabı, çamçak. * Ağzıaçık fıçı. |
çapkımak | * Enini boyunu ölçmek, çaplamak. |
çapkın | * Geçici aşklar arkasında koşan. * Cinsellik taşıyan veya hatırlatan. * Haylaz. * Okşayıcı bir söz gibi de kullanılır. |
Kategoriler