Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 10

çangıl çungul* Kulağa hoşgelmeyen kaba ses çıkaran.
çangır çungur* Düşme veya birbirine çarpma sırasında kaba ve zevksiz ses çıkararak.
çangırdama* Çangırdamak işi veya durumu.
çangırdamak* Düşerek veya birbirine çarparak gürültü çıkarmak.
çangırtı* Çangırdama sesi.
çanıltı* Çan sesi.
çanta* Kösele, meşin, kumaşgibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya
yarayan kap.
çanta çiçeği* İki çeneklilerden, beyaz, erguvanî veya sarırenkli bir süs bitkisi.
çantacı* Çanta yapan veya satan (kimse).
çantacılık* Çanta yapma sanatıveya çanta satma işi.
çantada keklik* ele geçirilmesi o kadar kesin ki elde edilmişsayılır, torbada keklik.
çantadan yetişmek* bir mesleği eğitim görmeden, tecrübelerle kazanmak.
çantalı* Çantası olan.
çantasız* Çantası olmayan.
çap* Genellikle cisimlerin genişliği, kutur.
* Büyüklük, ölçü.
* Değer.
* Yapının veya arsanın boyutlarınıve sınırlarını gösteren harita.
* Uç noktalarıdairenin çevresi üzerinde bulunan ve çemberin merkezinden geçen doğru parçası.
* Bilgi, tecrübe ve yeteneklerin tümü.
* Bozuk, eğri, dolaşık, aykırı.
çapa* Tarlalarda toprağı işlemek için kullanılan ağaç saplıdemir kazıaracı.
* Çapalamak işi.
çapa* Çipo.
çapacı* Çapa ile çalışan işçi.
çapacılık* Çapacının yaptığı iş.
çapaçul* Kılığının veya eşyasının düzgün ve temiz olmasına özenmeyip düzensizlik içinde yaşayan, pasaklı.
çapaçulcu* Serseri, başı boş(kimse).
çapaçulculuk* Serserilik, başı boşluk.
* Kılık kıyafete özen göstermeyişi işedinme.
çapaçullaştırma* Çapaçullaştırmak işi veya durumu.
çapaçullaştırmak* Çapaçul duruma getirmek.
çapaçulluk* Çapaçul olma durumu, kılık kıyafete özen göstermeyiş.
çapak* Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan akıntı.
* Madenler dövülürken sıçrayan ince, ufak parça.
* Metal veya toprak eşya kenarlarında bulunan pürüz.
çapak* Sazan familyasından, vücudu yandan basık, 50 cm uzunluğunda, 4-5 kg ağırlığında, sarıpullu, eti tatsız,
kılçıklı bir tatlısu balığı(Abramis brama).
çapaklanış* Çapaklanma işi veya biçimi.
çapaklanma* Çapaklanmak işi.
çapaklanmak* Çapak oluşmak.
çapaklı* Çapağı olan.
çapaksız* Çapağı olmayan.
çapalama* Çapalamak işi.
çapalamak* Çapa ile kabartmak.
çapalanış* Çapalanmak işi veya biçimi.
çapalanma* Çapalanmak işi.
çapalanmak* Bir yer çapa ile kabartılmak.
çapalatma* Çapalatmak işi.
çapalatmak* Çapalamak işini yaptırmak.
çapalı* Çapalanmış(yer).
* Çapası olan.
çapanoğlu* Başa dert olacak durum.
çapanoğlunun abdest suyu gibi* (içilecek şeyler için) sulu, tatsız ve kötü görünüşte olan.
çapar* Postacı, ulak.
* (hayvan ve bitki için) Benekli, alacalı.
* Derisi, kıllarıve gözleri, boya maddesi yokluğundan renksiz olan (insan veya hayvan), akşın, albinos.
* Çiçek bozuğu yüz.
çapar* Takadan büyük, başve kıç tarafıyukarıkalkık bir çeşit Karadeniz kayığı.
çaparız* İçinden çıkılamayacak kadar güç olan, karışık iş.
çapari* Çok iğneli; beden, köstek ve iğne bölümlerinden meydana gelen, her bir iğneye hindi, horoz, kaz, martı,
tavuk, ördek gibi kuşların kanat, kuyruk tüyleri takılan bir tür olta takımı.
çapasız* Çapalanmamış(yer).
* Çapası olmayan.
çapçak* Ağaçtan oyularak yapılmışsu kabı, çamçak.
* Ağzıaçık fıçı.
çapkımak* Enini boyunu ölçmek, çaplamak.
çapkın* Geçici aşklar arkasında koşan.
* Cinsellik taşıyan veya hatırlatan.
* Haylaz.
* Okşayıcı bir söz gibi de kullanılır.

Bir yanıt yazın