Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 11

çapkınca* Çapkın bir biçimde.
çapkınlaşma* Çapkınlaşmak işi.
çapkınlaşmak* Çapkın duruma gelmek.
çapkınlık* Çapkın olma durumu veya çapkınca davranış.
çapla* Maden kazımak için kullanılan çelik kalem.
çaplama* Çaplamak işi.
çaplamak* Bir şeyin enini, boyunu ölçmek, çapkımak.
* Keresteleri dört köşe olarak kesip biçmek.
çaplı* Çapı genişolan.
çapma* Çapmak işi.
çapmak* Koşturmak.
* Akın etmek, koşmak.
çaprak* Eyer örtüsü, şaprak.
çapraşık* Karışık, dolaşık.
* Anlaşılması, çözülmesi veya içinden çıkılması güç, karışık, muğlâk.
çapraşıklaşma* Çapraşıklaşmak işi.
çapraşıklaşmak* Çapraşık duruma gelmek.
çapraşıklık* Çapraşık olma durumu.
çapraşma* Çapraşmak işi.
çapraşmak* Karışık, çapraşık, çözülmez duruma gelmek.
* İki şey birbiriyle çapraz olarak kesişmek.
çapraz* Eğik olarak birbiriyle kesişen.
* Güreşte hasmının koltuk altından kol geçirip sarma oyunu; bir veya iki kolla yapıldığına göre tek çapraz ve
çift çapraz denir.
* Kopça, düğme.
* Bir tür olta iğnesi.
* Karşıt yön.
çapraz ateş* Karşılıklıyönlerden silâhla saldırma.
çapraz kafiye* Dörtlüklerde birinci ile üçüncü, ikinci ile dördüncü dizelerin birbiriyle kafiyelenmesi düzeni.
çapraz kur* İki ülke parasıarasında üçüncü bir ülkenin parasıyla belirlenen kombiyo sürüm değeri, üç ülke parasının
birbirlerine oranı.
çapraza almak* çaprazlama olarak davranmak.
çapraza sarmak* bir işiçinden çıkılmaz duruma gelmek, çaprazlaşmak.
çaprazda sürmek* çapraza alınan hasmı geriye doğru hızla sürmek.
çaprazlama* Çapraz olarak, makaslama.
* Testerenin keserken sıkışmaması için dişlerini belli ölçülere göre sağa sola bükme.
* Evirme.
çaprazlamak* Çapraz duruma getirmek.
çaprazlaşma* Çaprazlamak işi.
çaprazlaşmak* İçinden çıkılmaz duruma gelmek, ne yapılacağı bilinemez duruma gelmek.
çaprazlık* Çapraz olma durumu.
çaprazölçer* Elde veya makinede çaprazlanan dişlerin eğimini denetlemede yararlanılan yardımcıalet.
çaprazvari* Çapraz olarak.
çapsız* Çapı olmayan.
* Değersiz.
çaptan düşmek* çalışma gücü, verimi azalmışveya tükenmişolan.
çapul* Yağma, talan, plâçka.
çapula* Kaba deriden yapılmışucu sivri ve kıvrık ayakkabı.
çapulacı* Çapula yapan veya satan kimse.
çapulacılık* Çapulacının işi veya mesleği.
çapulcu* Çapul yolu ile başkasının malınıalan, talancı, yağmacı, plâçkacı.
çapulculuk* Çapulcunun yaptığı işveya davranış.
çapullama* Çapullamak işi.
çapullamak* Çapul yolu ile bir malıalmak veya bir yeri soymak, yağmalamak.
çaput* Eski bez parçası, paçavra.
* Bez.
çar* Rus imparatorlarına ve Bulgar krallarına verilen unvan.
çarçabuk* Pek çabuk, çabucacık, hemencecik, tez elden.
* Kolaylıkla.
çarçur* Gereksiz yere harcama.
çarçur etmek* gereksiz yerlere harcayıp tüketmek.
çarçur olmak* gereksiz yere harcanmak, ziyan olmak.
çardak* Tarla, bahçe gibi yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak.
* Asma gibi bitkilerin dallarınısardırmak için direklerle yapılmışyer.
* Kameriye.
çardaklı* Çardağı olan.
çardaksız* Çardağı olmayan.

Bir yanıt yazın