Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 13

cenuplu * Güneyli.
cep * Genellikle bir şey koymaya yarar, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmıştorba
veya giysinin üzerine konulan parça ile yapılmışyer.
* Belirtisiz isim tamlamasıyapısında, tamlayan görevinde “cebe sığabilecek boyda” anlamını verir.
* Savaşalanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik durum, çökertme.
* Trafiği kolaylaştırmak için yaya kaldırımlarında veya yollarda yapılan cep biçimindeki taşıt yanaşma yeri.
* Kablosuz telefon.
cep defteri * Cebe sığabilecek büyüklükteki defter.
cep feneri * Pille çalışan ve cepte taşınan küçük fener.
cep harçlığı * Bir kimseye ufak tefek gündelik harcamalarıkarşılaması için verilen para.
cep harçlığınıçıkarmak * günlük masrafınıkarşılayacak kadar kazanç sahibi olmak.
cep kitabı * Cepte taşınacak, cebe girecek biçimde küçük kitap.
cep saati * Cepte taşınan saat.
cep sözlüğü * Cepte taşınabilecek ve günlük ihtiyaca hemen cevap verebilecek küçük sözlük.
cep takvimi * Cepte taşınabilecek küçük boy takvim.
cep telefonu * Cebe sığabilecek küçüklükte olan, taşınabilir, kablosuz telefon.
cep televizyonu * Çok küçük boyutları olan veya cebe sığabilecek küçüklükteki televizyon.
cepçi * Yankesici.
cepçilik * Yankesicilik.
cephane * Ateşli silâhlarla atılmak için hazırlanan her türlü patlayıcımadde.
cephaneci * Kara, deniz ve hava birliklerinde cephanelik görevlisi veya sorumlusu olan kimse.
cephanelik * Cephanenin saklanmasına yarar kapalıve korunmuşyer.
cephe * (yapılarda) Yüz, alnaç.
* Üzerinde savaşın sürdüğü bölge.
* Yan, yön, taraf.
* Belli bir düşünce, istek çevresinde sağlanan beraberlik.
cephe açmak * savaşolmayan bir bölgede, savaşa hazırlanmak ve başlamak.
cephe almak * hasım durumu takınmak, bir düşünceye karşı olmak, direnmek.
cephe gerisi * Savaşalanının gerisinde kalan bölge.
cepheden cepheye koşmak * durmadan, değişik cephelerde savaşmak, yılmak bilmemek.
cepheden hücuma geçmek * dolaşık yollara sapmadan, doğrudan doğruya konuyu ele alarak birine karşıçıkmak veya mücadeleyi açıktan
açığa yapmak.
cephelenme * Cephelenmek işi.
cephelenmek * Cephe oluşturmak.
cepheleşme * Cepheleşmek işi.
cepheleşmek * Bir düşünce, bir istek çevresinde birlik oluşturmak.
cepheli * Yönlü, taraflı.
cepken * Kollarıyırtmaçlıve uzun, harçla işlenmiş bir tür kısa, yakasız üst giysisi.
cepleme * Ceplemek işi.
ceplemek * Kazanmak, cebine indirmek.
cepten aramak * bir kimseyi cep telefonundan aramak.
cepten vermek * kendi kesesinden, kendi malından ödemek.
cer * Çekme, sürükleyerek götürme.
cer hocası * Taşrada imamlık yaparak para ve erzak toplayan genç medrese öğrencisi.
cerahat * İrin.
* Yara.
cerahatlenme * Cerahatlenmek işi.
cerahatlenmek * (yara) İrin toplamak.
cerahatli * İrin toplamış, irinli.
cerahatsiz * İrin toplamamış, irinsiz.
cerbeze * Güzel konuşma.
* Beceriklilik, girginlik.
* Kurnazlık, hilekârlık.
cerbezeli * Girgin, kolaylıkla ve inandırıcısöz söyleyen, dilli.
cereme * Başkasıtarafından yapılan veya kaza sonucu ortaya çıkan zararıödeme.
ceremesini çekmek * başkasının yol açtığızararıödemek.
ceren * Ceylan.
cereyan * Bir yöne doğru akma, akış, akıntı.
* Akım.
* Bir şeyin gelişme, olma durumu.
* Aynıeğilimde olan, aynı görüşü paylaşan kimselerin oluşturduğu hareket.
cereyan çarpmak * elektrik akımına tutulup etkisinde kalmak.
cereyan etmek * geçmek, olmak, yapılmak.
cereyana kapılmak * elektrik akımıyla çarpılmak.
* suyun akışı içinde kalıp sürüklenmek.
* bir eğilim, bir görüşhareketi içinde yer almak.
cereyanda kalmak * kapalı bir yerde, karşılıklıaçık pencere veya kapıarasında meydana gelen hava akıntısında kalıp üşütmek.

Bir yanıt yazın