ceza görmek | * kendisine ceza verilmek, cezalandırılmak. |
ceza hukuku | * Suç kapsamı içine giren eylemler ile bunlara uygulanacak cezaları inceleyen hukuk dalı. |
ceza kesmek | * (görevli) para cezasıyazmak. |
ceza reisi | * Ağır ceza mahkemesi başkanı. |
ceza sahası | * Bkz. ceza alanı. |
ceza vermek | * cezalandırmak. * para cezasıödemek. |
ceza vuruşu | * Özellikle futbolda, bir oyuncunun oyun alanında yanlışdavranışınıcezalandırmak için, karşıtarafın yapmaya hak kazandığıserbest vuruş. |
ceza yazmak | * Bkz. ceza kesmek. |
ceza yemek | * cezalandırılmak. |
cezaî | * Ceza ile ilgili, cezaya ilişkin, cezaya dayanan. |
cezalandırılma | * Cezalandırılmak işi. |
cezalandırılmak | * Cezaya çarptırılmak, ceza verilmek, tecziye edilmek. |
cezalandırma | * Cezalandırmak işi. |
cezalandırmak | * Bir kimseye veya varlığa ceza vermek. |
cezalanma | * Cezalanmak işi. |
cezalanmak | * Cezaya çarpılmak. |
cezalı | * Cezalandırılmış(kimse). |
cezasını bulmak | * hak ettiği kötü sona uğramak. |
cezasını çekmek | * yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak. * hükmedilen cezayı bitirmek. |
cezasız | * Cezaya çarptırılmamış, cezalandırılmamış. |
cezaya çarptırmak | * cezalandırmak. |
Cezayir menekşesi | * Zakkumgillerden, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, kendine özgü mavi, açık mor renkli çiçekleri ve ortasıçukur taç yaprakları olan bir bitki (Vinca). |
Cezayirli | * Cezayir halkından olan (kimse). |
cezbe | * Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırıölçüde coşup kendinden geçme durumu. |
cezbelenme | * Cezbelenmek durumu. |
cezbelenmek | * Cezbeye tutulmak, kendinden geçmek, kendini kaybetmek. |
cezbeli | * Cezbesi olan. |
cezbesiz | * Cezbesi olmayan. |
cezbetme | * Cezbetmek durumu. |
cezbetmek | * Kendine çekmek, bağlamak. |
cezbeye tutulmak (veya kapılmak) | * bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırıölçüde coşup kendinden geçmek. |
cezerye | * Ezilmişhavuç içine fındık, şeker vb. eklenerek yapılan bir tatlıtürü. |
cezir | * Kök. * Alçalma. |
cezire | * (denizde) Ada. |
cezp | * Kendine çekme. * Etkileyerek kendine bağlama. |
cezrî | * Köklü, kökten, temelden, radikal. |
cezve | * Kahve pişirmeye yarayan, saplı, silindire benzer küçük kap. |
cezve sürmek | * kahveyi pişirmek için cezveyi ateşe doğru itmek. |
Cf | * Kaliforniyum’un kısaltması. |
CGS | * Santim, gram, saniye kelimelerinin kısaltılmasından oluşan uluslar arasıfizik birimleri sistemi. |
charter | * Bkz. çartır. |
check up | * Bkz. çekap. |
-cı/ -ci, -cu / -cü | * İsimden isim ve sıfat türeten ek: kapı-cı, köfte-ci, su-cu, türkü-cü, balık-çı, simit-çi, yoğurt-çu, kürk-çü vb. |
cı bıl | * Çıplak. * Yoksul, parasız, geçim darlığıçeken. |
cıcığıçıkmak (veya cıcığınıçıkartmak) | * çok yorulmak, hırpalanmak. |
cıcık | * Güzel. * Süs. * Derisi soyulmuşet. * İç organlar. |
cıda | * Mızrak. |
cıdağı | * Atın iki omzunun arası. * Derin, işleyen yara, büyük çı ban. |
cıdak | * Mızrak. |
cı gara | * Bkz. sigara. |
Kategoriler