Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 17

çavuşkuşugiller * Örneği çavuşkuşu olan bir kuşfamilyası.
çavuşüzümü * Kabuğu ince, çekirdeği ufak, iri taneli bir tür beyaz üzüm.
çavuşluk * Çavuşolma durumu veya görevi.
* Çavuşrütbesi.
çay * Çaygillerden bir ağaççık (Thea chinensis).
* Bu ağaççığın özel işlemlerle kurutulan yaprağı.
* Bu yaprakların haşlanması ile elde edilen güzel kokulu ve sarımtırak kırmızırenkli içecek.
* Konukların çay, börek, pasta gibi içecek ve yiyeceklerle ağırlandığıtoplantı.
* Müzikli toplantı.
çay * Dereden büyük, ırmaktan küçük akarsu.
çay bahçesi * Çay, kahve ve alkolsüz içkilerin içildiği bahçe.
çay bardağı * Çay içmekte kullanılan, belli biçimde cam bardak.
çay demlemek * Bkz. demlemek.
çay evi * Çay gibi içeceklerin hazırlandığıve bunların içildiği yer, çayhane.
çay fincanı * Genellikle porselenden yapılan, çay içmeye yarayan, kulplu fincan.
çay kaşığı * Kahve yaparken veya çaya toz şeker koyarken ölçek olarak kullanılan ve şekeri karıştırmaya yarayan küçük
kaşık.
çay kenarında kuyu kazmak * elde, maksada ulaşılacak bol araç varken emek harcayarak başka yollar aramak.
çay ocağı * Çay pişirilen veya çay içilen yer.
çay saati * Çay içmek için belirlenmişsaat.
çay servisi * Çay dağıtımı.
çay şekeri * Çayıtatlandırmak için kullanılan katışeker, küp şekeri.
çay takımı * Çaydanlık, sütlük, şekerlik ve altıveya on iki çay fincanından oluşan takım.
* Çay sunulurken kullanılan örtü ve peçetelerin hepsi.
çay vermek * konuklara çay ve börek, çörek, pasta gibi yiyecekler sunulan toplantı düzenlemek.
çayan * Akrep, yılan, çıyan, kırkayak vb. zehirli hayvan.
çaycı * Çay yapıp satan kimse.
* Çay yetiştiricisi.
* Çay içmeye düşkün, çay tiryakisi.
çaycılık * Çay yapma ve satma işi.
* Çay yetiştirme işi.
çayda çıra * Elâzığve çevresinde kına gecesi veya düğünlerde, ellerde yanan mum taşınarak oynanan türkülü bir halk
oyunu veya bu oyunun müziği.
çaydan geçip derede boğulmak * büyük güçlükleri yenmişken önemsiz bir sebepten başarısızlığa uğramak.
çaydanlık * İçinde çay pişirilen kap.
çaygiller * İki çeneklilerden, yapraklarından çay yapılan bir bitki familyası.
çayhane * Çay evi.
çayhaneci * Çayhane işleten kimse.
çayhanecilik * Çayhanecinin işi veya mesleği.
çayı görmeden paçalarısıvamak * Bkz. dereyi görmeden paçalarısıvamak.
çayır * Üzerinde gür ot biten düz ve nemli yer.
* Böyle yerde biten otlar.
çayır güzeli * Buğdaygillerden bir bitki çayır otu (Erogrostis major).
çayır kuşu * Tarla kuşu.
çayır mantarı * Şapkasının alt yüzü ince dilimli, yenebilen ve zehirli de olabilen mantar türlerinin ortak adı.
çayır otu * Çayır oluşturan çeşitli bitkilerin genel adı.
* Buğdaygillerden kuru ve kireçli yerlerde yetişen küçük bir çayır otu, fleol (Phleum pratense).
çayır peyniri * Bir çeşit az tuzlu veya tuzsuz taze peynir.
çayır tavuğu * Orman tavuğugillerden, sırtı beyaz çizgili siyah ve esmer, karnısiyah bir kuş(Tympanuchus cupido).
çayır teresi * Turpgillerden beyaz çiçekli, yabanî bir bitki (Cardemina pratensis).
çayır tirfili * Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki (Trifolium pratense).
çayır yulafı * Buğdaygillerden, yulafa benzeyen bir kır bitkisi (Avenastrum).
çayırlama * Çayırlamak işi.
çayırlamak * Çayırlanmak.
* (hayvan) Yediği çayırdan hastalanmak.
çayırlanma * Çayırlanmak işi.
çayırlanmak * (hayvan) Çayırda otlamak.
çayırlaşma * Çayırlaşmak işi.
çayırlaşmak * Çayır durumuna gelmek.
çayırlatma * Çayırlatmak işi.
çayırlatmak * Çayırlanmasını sağlamak.
çayırlı * Çayırı olan.
çayırlık * Çayırı olan yer.
çayırmelikesi * Erkeçsakalı, keçisakalı.

Bir yanıt yazın