Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 17

cık * “Yok olmaz” anlamında kullanılır.
-cık / -cik, -cuk / -cük * İsimden küçültme ve okşama isimleri türeten ek: baba-cık, anne-cik, yavru-cuk, öpü-cük vb.
* Önüne bir ünlü getirilerek sıfat ve zarf türetir: az-ıcık, dara-cık, bir-i-cik vb.
* -ca ekli zarflardan pekiştirme zarflarıtüretir: Yavaş ca-cık,usulca-cık vb.
-cıl / -cil * İsimden “seven” anlamına sıfat türetir: adam-cıl, insan-cıl, balık-çıl, ev-cil vb.
cılız * Çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif.
* (ışık için) Güçsüz, sönük.
cılızlaşma * Cılızlaşmak işi.
cılızlaşmak * Zayıf ve güçsüz düşmek, zayıflamak.
* Gücünü, değerini yitirmek.
cılızlık * Cılız olma durumu.
cılk * Bozularak kokmuş.
* Cıvık.
* İrinlenmiş.
* Sözünün eri olmayan.
cılk çıkmak * kusurlu, boşveya bozuk çıkmak.
cılk etmek * bozmak, çürütmek.
cılkava * Kurdun veya tilkinin ense postundan yapılan kürk.
cılkıçıkmak * bozulmak, doğru ve uygun yolundan ayrılmak.
cılklaşma * Cılklaşmak işi.
cılklaşmak * Cılk duruma gelmek.
cılklık * Cılk olma durumu.
cımbar * Çımbar.
* Filiz, sürgün.
cımbarlama * Cımbarlamak işi.
cımbarlamak * Dokunmakta olan halının veya bezin kenarınıcımbarla geriye almak.
cımbız * Kıl gibi ince şeyleri tutmak veya çekmek için kullanılan küçük maşa.
* Özellikle dokumacılıkta kumaşyüzlerindeki düğüm, çöp gibi maddeleri temizlemekte kullanılan el aracı.
cımbızcı * Dokumacılıkta cımbızlamak işini yapan (kimse).
cımbızlama * Cımbızlamak işi.
cımbızlamak * Cımbızla yolmak.
* Dokumacılıkta kumaşyüzlerindeki düğüm, çöp gibi maddeleri cımbızla temizlemek.
cıncık * Bardak, kadeh, tabak gibi sırçadan veya porselenden yapılan şeyler, züccaciye.
cıncık boncuk * Yalancıtaşlardan yapılmışküpe, kolye gibi şeyler.
cıngıl * Küçük üzüm salkımı.
* Boncuk, gümüşveya altın para ile yapılmış, başlığa veya giysiye takılan süs, cingil.
cır cır * Durup dinlenmeden ince ve usandırıcıses çıkararak.
cır cır ötmek * gereksiz, yerli yersiz konuşmak.
cırboğa * Bir tür çöl sıçanı(Dipus Caegyptius).
* Cılız, zayıf, çelimsiz çocuk.
cırcır * Kaynana zırıltısı.
* Geveze.
* Pamuk kozalarının pamuğunu ve çekirdeğini birbirinden ayıran çıkrık.
* Ağustos böceği.
cırcır böceği * Düz kanatlılardan ocaklarda, fırınlarda, kırlarda yaşayan böcek, cırlak.(Grillus domesticus, G. campestris).
cırcır delgi * Dönme hareketini yivli gövdesi üzerindeki parçanın ileri geri itilmesinden alan ve küçük delikler açmak
için kullanılan araç.
cırcır kolu * Lokma vidalarısökmeye yarayan alet.
cırdaval * Meşe dalından yapılan ucu demirli, uzun cirit değneği.
cırıldama * Cırıldamak işi.
cırıldamak * Cır cır diye ses çıkarmak.
cırıltı * Cır cır diye çıkan ses.
cırlak * (ses için) Hoşa gitmeyen, keskin ve çiğ, tiz.
* Cırcır böceği.
cırlak cırlak * Çok tiz ve ince bir sesle.
cırlama * Cırlamak işi.
cırlamak * İnce ve usandırıcıses çıkarmak.
cırlatma * Cırlatmak işi.
cırlatmak * Cırlamasına yol açmak.
cırlayık * Örümcek kuşugillerden, ormanlık, çalılık yerlerde yaşayan, güzel öten bir kuş(Lanius).
* Ağustos böceği.
cırmalama * Cırmalamak işi.
cırmalamak * Tırmalamak.
cırmık * Tırnak izi.
cırnak * Yırtıcıhayvan tırnağı.
cırnaklama * Cırnaklamak işi.
cırnaklamak * Tırmalamak.
cırnık * Set duvarlarında su akacak delik.

Bir yanıt yazın