cakalı | * Cakası olan, caka ile yapılan, gösterişli. |
cakasız | * Cakası olmayan. |
calî | * Yapmacıklı, düzme, sahte. |
calip | * Celp eden, çeken, çekici. |
Calvinci | * Bkz. Kalvenci. |
Calvincilik | * Bkz. Kalvencilik. |
cam | * Soda veya potas katılmışsilisli kumun ateşte eritilmesiyle yapılan sert, saydam ve çabuk kırılır cisim. * Tümü veya bir bölümü bu maddeden yapılmış, sırça. * Pencere. * Kadeh, içki. |
cam çivisi | * Yaklaşık çapları1 mm, boyları1,5-2,5 cm arasında değişen ince ve başsız tel çivi. |
cam evi | * Cam takma işleri yapılan dükkân, camcı. * Çerçevelerde camın yerleştirilmesi için açılan yiv. |
cam gibi | * arkası görünen, saydam, şeffaf. * (göz için) donuk, cansız. |
cam göz | * Gözü takma olan. * Aç gözlü, tamahkâr. |
cam kanatlılar | * Kurtçukları, elma, kayın, kavak, meşe ve gürgen ağaçlarına zarar veren, kanatlarıcamsı, hortumları körelmişkelebekler familyası. |
cam macunu | * Camıyuvasına tutturmak ve yalıtkanlık sağlamak amacı ile kullanılan bezir yağıve üstübeç karışımı. |
cam mozaik | * Renkli taşparçalarıyerine cam parçalarından yapılan mozaik. |
cam resim | * Renkli camların kesilip birbirlerine kurşun çubuklarla bağlanması ile yapılan süs veya resim. |
cam suyu | * Potas veya sodanın kuvars ile eritilmesinden elde edilen, ağacın böceklere ve ateşe direncini artıran renksiz sıvı. |
cam yuvası | * Cam evi. |
cam yünü | * Çok ince, bükülebilir cam liflerinin oluşturduğu ısıve ses yalıtımında kullanılan madde. |
camadan | * Çapraz düğmeli, ipek veya sırma işlemeli bir tür kısa yelek. * Dört köşe yelkenleri boğarak yüzeylerini küçültme işi. |
camadan vurmak | * fazla rüzgâra karşıyelkeni kasmak. |
camadanıfora etmek | * bağlarıkoyuverip kısılmışyelkeni açmak. |
camadanlı | * Camadan giymişolan. |
cambaz | * Yerde ve tel, at, bisiklet vb. üzerinde dengeye dayanan, tehlikeli, heyecan verici gösterileri yapan kimse, akrobat. * At alıp satan veya yetiştiren kimse. * Usta, becerikli kimse. * Kurnaz, hileci. * OsmanlıDevletinde atlı olan ve savaşlarda padişahın önünde düşmana karşı ilk saldırıya geçen birlik. |
cambazhane | * Cambazların oyunlarını gösterdikleri yer. |
cambazlık | * Cambazın işi veya mesleği, akrobatlık, akrobasi. * At alıp satma veya yetiştirme işi. * Kurnazlık, hilecilik. |
cambul cumbul | * (yemek için) Çok sulu, suyu bol. |
camcı | * Cam ticaretini veya cam takmayımeslek edinmişkimse. * Evin içini pencereden gözetleyen kimse. |
camcıelması | * Ucundaki küçük, dönebilen elmas parçası ile camıçizerek kesmeye yarayan araç. |
camcımacunu | * Cam ile çerçeve arasındaki aralıklarıkapatmakta kullanılan ve kaba üstübeçle bezir yağından yapılan hamur. |
camcılık | * Cam alıp satma veya takma işi. * Evin içini pencereden gözetleme. |
camekân | * Göstermelik, satılık şeylerin sergilendiği camlı bölme veya yer, sergen, vitrin. * Bir yeri, bir veya daha çok bölüme ayıran cam bölme, camlık. * Ser (II). * Hamamlarda soyunulan camlıyer. * Gözlük. |
camekânlı | * Camekanı olan (yer). |
camekânlıkutu | * Televizyon. |
camekânsız | * Camekânı olmayan. |
camgöbeği | * Yeşile çalar mavi renk. * Bu renkte olan. |
camgöz | * Deniz kıyısına yakın yaşayan, boyu bir buçuk metre kadar olan, eti lezzetli bir tür köpek balığı(Galeius canis). |
camgüzeli | * Evlerde süs olarak yetiştirilen, pembe, kırmızıçiçekler açan bir tür kına çiçeği (Impatiens sultanı). |
camıçerçeveyi indirmek | * etrafıkırıp dökmek, her şeyi parçalayıp dağıtmak. |
camız | * Manda, su sığırı, kömüş. |
cami | * Müslümanların hep birlikte namaz kılmak için toplandıklarıyer. |
cami | * Toplayan, bir araya getiren. * İçine alan, içinde bulunduran. |
cami yıkılmış, ama mihrabıyerinde | * yaşlandığıhâlde güzelliği bozulmamış(kadın). |
camia | * Topluluk, zümre. |
camit | * Cansız. * Donmuş. |
camlama | * Camlamak işi. |
camlamak | * Cam geçirmek, cam takmak. |
camlanma | * Camlanmak işi. |
camlanmak | * Cam takılmak. |
camlaşma | * Camlaşmak işi. |
camlaşmak | * Cama benzer duruma gelmek. |
Kategoriler