Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 22

çelişkisiz* Çelişme durumunda olmayan, çelişmesiz.
çelişme* Birbirine ters olma, birbirini tutmama.
* Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu.
çelişmek* (düşünce ve davranış) Birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, mütenakız olmak.
çelişmeli* Çelişik, çelişkili.
çelişmesiz* Çelişiği olmayan, çelişkisiz.
çelişmezlik* İçinde çelişme yaratmayan kuram.
çelişmezlik ilkesi* Çelişik önermeleri özünde bulundurmayan ve yasaklayan kuram.
çello* Viyolonselin kısaltılmışadı.
çelme* Çelmek işi.
* Birini yere düşürmek için ayağının önüne ayak uzatmak.
* Arkadan hafifçe bağlanan başörtüsü.
çelme atmak (veya takmak)* çelme ile yıkmaya çalışmak.
* bir işi veya bir kimseyi baltalamak, gelişmesini engellemek.
çelmece* Aklınıkarıştıracak biçimde.
çelmek* Düşürmek.
* Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek.
* (örtü vb. bir şey) Örtünüp iki ucunu bağlamak.
* Bir şeyin kenarınıverev veya çapraz kesmek, çalmak.
* Dua okumak, zikretmek.
* (düşünce ve davranışiçin) Birbirini tutmamak, birbirine ters düşmek.
* Topa gidişyönünü değiştirecek biçimde vurmak.
çelmeleme* Çelmelemek işi.
çelmelemek* Çelme takmak.
çelmelenme* Çelmelenmek işi.
çelmelenmek* Çelme takılmak.
* (bir işveya kimse) Engellenmek, baltalanmak.
çelmeleyiş* Çelmelemek işi veya biçimi.
çelmik* Buğday ve başakla karışık iri saman.
çeltek* Çoban yamağı, yardımcı, uşak.
çeltik* Kabuğu ayıklanmamışpirinç.
çeltik kargası* Bkz. kara leylek.
çeltik tarlası* Pirinç yetiştirilen sulak tarla.
çeltikçi* Çeltik yetiştiricisi.
çeltikçilik* Çeltik yetiştirme işi.
çeltikli* İçinde çeltik olan.
çeltiklik* Çeltik ekmeye veya üretmeye elverişli yer.
çem* Yeşilliği bol olan yer.
çembalo* Klâvsen.
çember* Merkez denilen sabit bir noktadan aynıuzaklık ve düzlemdeki noktalar kümesinin oluşturduğu kapalıeğri.
* Bu biçime getirilmişkatıcisimlerin çevresi.
* Çocukların oynamak için çevirip arkasından koştuklarıtekerlek biçiminde oyuncak.
* Sandık, denk, fıçıvb. nin dağılmaması için üzerlerine geçirilen dayanıklı bir cisimden kuşak.
* Büyük yazma yemeni.
* Aşılması, çözümü güç durum.
* Basketbolda içinden topun geçmesiyle sayıkazanılan ağlıdemir halka.
çember çevirmek* (çocuk) çemberi döndürmek.
çember geçirmek* çemberle kuşatmak.
çember içine almak (veya çembere almak)* kuşatmak.
çember kayık* Arka tarafıyuvarlak kayık.
çember makası* Karyola ve somya imalâtında kullanılacak olan çelik çemberleri kesmeye yarayan araç.
çember sakal* Yuvarlak bir biçimde kesilmişsakal.
çemberden dönmek* başarıya ulaşmak üzere iken olumsuz bir sonuçla karşılaşmak.
çemberi yarmak* kuşatmadan, bir veya birkaç noktayı geçerek kurtulmak.
çemberleme* Çemberlemek işi.
çemberlemek* Çemberle kuşatmak.
çemberlenme* Çemberlenmek işi.
çemberlenmek* Çemberle kuşatılmak.
* Çember durumuna gelmek.
çemberletme* Çemberletmek işi.
çemberletmek* Çemberlenmesini sağlamak.
çemberli* Çemberi olan.
* Çember geçirilmişolan.
çembersel bölge* Çember ve çemberin içindeki noktaların meydana getirdiği düz yüzey.
çembersiz* Çemberi olmayan.
* Çember geçirilmemişolan.
çemçe* Çömçe.
çemen* Maydanozgillerden bir bitki ve bunun kokulu tohumu (Cuminum cyminum).
* Bu tohumu un durumuna getirip sarımsak, kırmızı biberle karıştırarak yapılan, pastırma üzerine sürülen
macun.
çemenleme* Çemenlemek işi.
çemenlemek* Çemen sürmek.

Bir yanıt yazın