çemenli | * Çemeni olan veya çemen sürülmüşolan. |
çemiç | * Dut veya üzüm kurusu. |
çemkiriş | * Çemkirmek işi veya biçimi. |
çemkirme | * Çemkirmek işi. |
çemkirmek | * (birine) Karşı gelmek, sert cevap vermek. * Köpek kesik kesik havlamak. |
çemrek | * Kollarıve bacaklarısıvanmış(kimse). |
çemreme | * Çemremek işi. |
çemremek | * Kolunu veya paçalarınısıvamak, eteğini toplamak. |
çemrenme | * Çemrenmek işi. |
çemrenmek | * Kendi kol, etek veya paçalarını çemremek. * Bir işe girişmek için hazırlanmak, paçalarısıvamak. |
çençen | * Geveze. |
çene | * Omurgalılardan kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlıüstlü dişleri taşıyan ve ağzın açılıp kapanmasını sağlayan parça. * Omurgasız hayvanlarda buna benzeyen yapı. * Mengene veya kerpeten gibi araçların eşyayısıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri. * Çok konuşma huyu. * Köşe. |
çene çalmak | * gevezelik etmek. |
çene çukuru | * Alt çenenin ucundaki çukur. |
çene kavafı | * Geveze. |
çene yarışı | * Durmadan karşılıklıkonuşmak. |
çene yarıştırma | * karşılıklı gevezelik etme, karşılıklıçene çalma. * Bkz. söz göstergesi. |
çene yarıştırmak | * karşılıklı gevezelik etmek, karşılıklıçene çalmak. |
çene yormak | * boşuna söyleyip durmak. |
çenebaz | * Çok konuşan, çenesi kuvvetli, çeneli. |
çenebazlık | * Çenebaz olma durumu. |
çenek | * Tohumda embriyonu kaplayan etli bölüm. * Kuşların gagasını oluşturan alt ve üst bölümlerden her biri. * Böceklerde ağzın iki yanında bulunan parçalayıcısert organ. |
çenekli | * Çeneği olan. |
çeneksiz | * Çeneği olmayan ve çenekleri iyi görülemeyen. |
çeneleşme | * Çeneleşmek işi. |
çeneleşmek | * Karşılıklı olarak konuşmak. |
çeneli | * Çenesi olan. * Çok konuşan. |
çenen tutulsun | * (şom ağızlılara) “söyleyemez ol! anlamında beddua olarak kullanılır. |
çenesi açılmak | * durmadan konuşmak, gevezelik etmek. |
çenesi atmak | * (can çekişirken) çenesi titremek. |
çenesi durmamak | * gereksiz yere sürekli konuşmak. |
çenesi düşmek | * yerli yersiz konuşup gevezelik etmek. |
çenesi düşük | * Çok gereksiz şeyler konuşan, boş boğaz, geveze. |
çenesi kitlenmek | * alt ve üst çene sımsıkı bir durumda bir araya gelmek. |
çenesi kuvvetli | * Kolay ve etkili söz söylemekten yorulmayan. |
çenesi oynamak | * bir şey yemekte bulunmak. |
çenesini açtırmak | * söz fırsatıvermek. |
çenesini bağlamak | * ölen bir kimsenin çenesi altından geçirilen tülbendi başının üstünde düğümlemek. * bir kimsenin ölümünü istemek. |
çenesini bıçak açmamak | * sıkıntıve üzüntüden konuşmamak. |
çenesini dağıtmak | * çok güçlü bir yumrukla çenesine vurmak. |
çenesini kapatmak | * susturmak. |
çenesini tutmak | * bildiğini, düşündüğünü söylememek veya konuşmaktan vazgeçmek. |
çenesinin bağıçözülmek | * gevezelik etmek, yerli yersiz, durmadan konuşmak. |
çenesiz | * Çenesi olmayan. * Yerinde ve düzgün konuşmasını bilmeyen. |
çenet | * Açıldığında tohumların ortaya çıktığıkabuk. * İstiridye gibi iki çeneli yumuşakçalarda, kolsu ayaklılarda kavkının iki parçasından her biri. |
çenetli | * İki veya daha çok çeneti bulunan. |
çeneye kuvvet | * konuşma gücüyle, durmadan konuşup söyleyerek. |
çeng | * Eski bir Türk sazı. |
çengel | * Bir yere takılmaya, geçirilmeye yarayan eğri ve ucu sivri demir. * Basketbolda çembere yan durarak tek elle başüzerinden geçirilerek atılan şut, çengel atış. |
çengel atış | * Çengel. |
Kategoriler