coğrafî durum | * Bir yerin çevresi ile ilgisinin tespiti veya görünümü. |
coğrafik | * Coğrafî. |
coğrafya | * Yeryüzünü fizikî, ekonomik, beşerî, siyasî, yönlerden inceleyen bilim. * Bir yeryüzü parçasını, bir bölgeyi, bir ülkeyi belirleyen, niteleyen, fizikî, ekonomik, beşerî, siyasî gerçekliklerin tümü. |
coğrafyacı | * Coğrafya araştırmalarıyapan kimse. * Coğrafya öğretmeni. |
coğrafyacılık | * Coğrafyacı olma durumu veya coğrafyacının mesleği. |
cokey | * Yarışatlarına binen, yetenekleri bu amaca göre geliştirilmişkimse. |
cokeylik | * Cokeyin yaptığı iş. |
conta | * Geçirmezliği sağlamak için, sıkıştırılmışiki yüzey arasına yerleştirilmiş, genellikle kauçuk ve kurşundan yapılan ince parça. |
contalama | * Contalamak işi. |
contalamak | * Conta koymak veya yerleştirmek. |
cop | * Kalın kısa değnek. * Polislerin kullandığı araç veya lâstik sopa. |
coplama | * Coplamak işi. |
coplamak | * Copla vurmak, copla dövmek. |
coplanma | * Coplanmak işi. |
coplanmak | * Copla dövülmek. |
coplatma | * Coplatmak işi. |
coplatmak | * Coplamak işini yaptırmak. |
corum | * Balık akını. * Uskumruların büyük balıklardan korkarak kıyıya sığınmasıdurumu. |
coşku | * Genellikle büyük bir istekle ortaya çıkan geçici hayranlık veya heyecan durumu. * Sevinç gösterileriyle beliren güçlü heyecan. * Salgı bezleri ve dinamik etkinliklerle kendine özgü ilişkileri bulunan iç veya dışuyaranların kamçıladığı güçlü duygu durumu. * Bir düşünceyle, bir duyguyla dolarak yücelme; ruhun kendini aşıp yücelmesi, heyecan. |
coşkulanma | * Coşkulanmak işi. |
coşkulanmak | * Coşkulu duruma gelmek. |
coşkulu | * Coşkusu olan. |
coşkun | * Coşmuşolan. |
coşkunca | * Coşkun (bir biçimde). |
coşkunlaşma | * Coşkunlaşmak işi. |
coşkunlaşmak | * Coşkun bir duruma gelmek. |
coşkunluk | * Coşkun olma durumu veya coşkunca yapılan iş. |
coşma | * Coşmak işi, galeyan. |
coşmak | * Duygu ve düşünceleri güçlü bir tepki ile dışarıvurmak, galeyan etmek. * (doğa olaylarından herhangi biri) Birdenbire çoğalıp hızlanmak. |
coşturma | * Coşturmak işi. |
coşturmak | * Coşmasını sağlamak, coşmasına yol açmak. |
coşturucu | * Coşturan. |
coşturuculuk | * Coşturucu olma durumu. |
coşturulma | * Coşturulmak işine konu olmak. |
coşturulmak | * Coşmak işi yaptırılmak. |
coşuntu | * Coşku, heyecanlıdavranış. |
cömert | * Para ve malınıesirgemeden veren, eli açık, selek, semih. * Verimli. |
cömert davranmak | * sakınmadan, esirgemeden bol bol vermek. |
cömertçe | * Cömert bir biçimde, sakınmadan, bol bol. |
cömertleşme | * Cömertleşmek işi. |
cömertleşmek | * Cömertçe davranmak. |
cömertlik | * El açıklığı, verimlilik, semahat, mürüvvet. |
cönk | * Büyük yelkenli gemi. * Saz şairlerinin, kendilerinin veya başkalarının şiirlerini derledikleri, uzunlamasına açılan, deri kaplıdefter. |
Cr | * Krom’un kısaltması. |
crescendo | * Çalgılar giderek daha yüksek ses verecek biçimde çalınma durumu. |
Cs | * Sezyum’un kısaltması. |
Cu | * Bakır’ın kısaltması. |
-cu | * Bkz. -cı/ -ci. |
cudam | * Beceriksiz, güçsüz, görgüsüz kimse. |
cuk | * Bkz. aşağıcuk oturmak. |
Kategoriler