Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 3

camlatma * Camlatmak işi.
camlatmak * Cam taktırmak.
camlı * Cam takılmış, cam geçirilmiş, camı olan.
camlıköşk * Saraylarda veya bahçelerde soğuktan korunmak için camla örtülmüşoda, salon.
camlık * Camlıçerçeve ile bölünmüşyer.
* Çiçek, sebze gibi bitkileri dışetkenlerden korumak için yapılmışküçük limonluk, camekân.
camsı * Cam gibi saydam, cama benzer.
* Yerin içinden yüze çıkan erimişsıcak maddelerin, soğuma sırasında billûrlaşmayıp biçimsiz olarak
katılaşmışdurumu.
camsız * Camı olmayan.
can * İnsan ve hayvanlarda yaşamayısağladığına ve ölümle vücuttan ayrıldığına inanılan madde dışıvarlık.
* Yaşama, hayat.
* Güç, dirlik.
* Kişi, birey.
* İnsanın kendi varlığı, özü.
* Gönül.
* Bektaşîlik ve Mevlevîlikte tarikat kardeşi.
* Yakınlık duygusu belirten bir seslenme sözü.
* Çok içten, sevimli, sevilen, şirin.
can acısı * Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı.
can alacak nokta (veya yer) * bir şeyin en önemli yeri.
can alıcı * En önemli, en çarpıcı.
* Azrail.
can alıp can vermek * ölüm sıkıntısıve acısı içinde bunalmak.
can arkadaşı * Bkz. can dostu.
can atmak
can başüstüne * istenilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağınıanlatır.
can başına sıçramak * çok korkmak.
can bayılmak * iç geçmek, takatsizlik göstermek.
can beraber * Çok sevgili.
can beslemek * kaygısızca yiyip içip rahatına bakmak.
* başkasının yiyeceğini, içeceğini sağlamak.
can boğazdan gelir (veya geçer) * insan yiyeceğine önem vererek güçlenebilir veya yemeden yaşamak mümkün değildir.
can borcunu ödemek * ölmek.
can bunaltısı * Aşırıüzüntü sebebiyle canın sıkılma, bunalma hâli.
can cana, baş başa * herkesin kendi canının, kendi başının kaygısına düştüğü bir tehlike anınıanlatır.
* birbirini seven iki kişi bir arada yalnız olarak.
can ciğer * Çok yakın, sıkıfıkı, pek içten (arkadaş).
can ciğer kuzu sarması * içli dışlı, candan, pek içten.
can ciğer olmak * birbiriyle çok yakın arkadaşolmak.
can cümleden aziz * insanın kendisi herkesten önce gelir.
can çabası * varlığınıkanıtlama amacıyla aşırı gayret.
can çekişmek * ölmek üzere bulunmak.
* sona ermek, tükenmek, bitmek.
can çekişmektense ölmek yeğdir * bir işte çeşitli sıkıntıve üzüntülerle karşılaşıp olağanüstü gayret harcamaktansa o işten vazgeçmek daha
iyidir.
can çıkmayınca (veya çıkmadan) huy çıkmaz * insanıalışkanlıklarından, huylarından vazgeçirmek mümkün değildir.
can damarı * En önemli veya hassas nokta, bir şeyin yaşaması için en önemli araç.
can damarına basmak * bir işin en önemli yönü üzerinde durmak.
can dayanmamak * bir şey karşısında insanın dayanıklılığıelden gitmek.
can derdinde olmak * zor bir durumdan kurtulmaya çalışmak.
can derdine düşmek * ölüm korkusuna kapılmak.
can direği * Kemanın içinde, alt ve üst kapaklarıarasında dikili duran çubuk.
can dostu * Pek içten dost.
can düşmanı * Aşırıdüşmanlık güden kimse, öldürmeyi bile düşünen düşman.
can eriği * Genellikle yeşilken yenen sert, sulu bir tür erik.
can evi * Yüreğin altındaki bölge.
* En duyarlıyer, yürek.
can evinden vurmak * en etkileyici yönünden saldırmak.
can feda * Çok imrenilen iyi veya güzel şeyler, davranışlar karşısında söylenir, can kurban.
can gelmek * canlanmak, güçlenmek.
can gözdesi * Sevgili.
can havli * ölüm korkusu.
can havli ile…
* ölüm korkusundan doğan güçlü bir tepki ile.
can kalmamak * bitkin bir duruma gelmek, gücü tükenmek.
can kaygısına düşmek * her şeyden vazgeçip sadece kendi hayatınıkoruma veya kurtarma çabasında olmak.
can korkusu * Bkz. can havli.
can korkusu * Ölüm korkusu.
can kulağı * çok yakın dost, sırdaş.

Bir yanıt yazın