Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 33

çıplanma * Çıplanmak işi.
çıplanmak * Çıplak duruma gelmek.
çır çır * Çırpınmak fiili ile birlikte ne yapacağınışaşırmış bir durumda çok üzüntü ve telâşanlatır.
çıra * Çam gibi reçineli ağaçların yağlıve çabuk yanmaya elverişli bölümü.
* Lâmba.
çıra dibine ışık vermek * Bkz. mum dibine ışık vermek.
çırağ * Mum, kandil, lâmba gibi ışık aracı; ışık.
çırak * Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse.
* Dükkânda ayak işlerine bakan kimse.
* Saray veya daire gibi büyük yerlerde yıllarca hizmet ettikten sonra geçimi sağlanarak izin verilen kimse.
çırak çıkarmak * bir kimsenin beklediğinden az bir kazançla ortalıktan uzaklaştırıldığınıanlatmak için kinayeli olarak
kullanılır.
* Cariye veya odalıkların saray, konak veya köşk gibi büyük yerlerde yıllarca hizmet ettikten sonra
evlenmesine veya geçimi sağlayacak o yerden ayrılmasına izin vermek.
çırak etmek * bir ustanın yanında çalıştıktan sonra geçimini sağlayabilecek düzeye erişmişolan kişiye bağımsız çalışması
için izin vermek.
çıraklık * Çırak olma durumu, yamaklık.
* Çırağın yaptığı iş.
* Çırağa verilen ücret.
* Çırakların çalıştığıyer.
çıraklık etmek * çırak olarak çalışmak.
çırakma * Üzerine kandil, mum veya herhangi bir ışık konulan yüksek tabla, şamdan.
çırakman * Üzerinde meş’ale yakılan kule veya demir direk.
* Balıkçıların balıklarıkıyıya çekebilmek için geceleyin yaktıklarıateş.
* Çırakma.
çıralı * Çırası olan veya çıra gibi reçineli olan.
çıralık * Çıra olarak kullanılmaya elverişli.
çıramoz * Balıkçıların, ateş balığı avlarken üzerinde çıra ve funda yaktıklarıızgara.
çırçıl * Gemilere yükleme sırasında, bir fıçıyıyukarıkaldırabilmek için fıçının iki başına takılan enli ve kancalı
zincir.
çırçıplak * Bütünüyle çıplak, çırılçıplak.
çırçıplaklık * Çırçıplak olma durumu.
çırçır * Pamuğu çekirdeğinden ayırmaya yarayan âlet.
çırçır * Küçük pınar.
* Cırcır böceği.
çırçırlama * Çırçılamak işi veya durumu.
çırçırlamak * Pamuk, keten ve kendir gibi bitkisel dokuma ham maddelerini çekirdek veya kabuklarından temizlemek.
çırılçıplak * Tamamen çıplak, çırçıplak.
* Çok açık ve yalın bir durumda.
çırılçıplaklık * Çırılçıplak olma durumu.
çırnık * Küçük boyda kayık.
* Üç flok yelkeni bulunan, iki yüz tona kadar olabilen, tek ve yekpare direkli yelkenli.
çırpı * Dal, budak kırpıntısı.
* Boyalıve gergin bir sicimi yay gibi çekip bırakmak yoluyla çizgi çizme.
çırpı(gibi) * (kol ve bacak için) çok ince, çok zayıf.
çırpı ipi * İki nokta arasında düzgünlüğü sağlamak için kullanılan ip.
çırpıvurmak * boyaya batırılmışipin gerilip çabucak çırpılmasıyla yüzeylere çizgi çekmek.
çırpıcı * Çırpmak işini yapan.
* Yazma kumaşişlerini, boyalarıtutsun diye deniz suyunda çırpan kimse.
çırpılma * Çırpılmak işi.
çırpılmak * Çırpma işine konu olmak.
çırpınıçırpını * Çırpınarak.
çırpınış * Çırpınmak işi veya biçimi.
çırpınma * Çırpınmak işi.
çırpınmak * Acı ile kımıldanmak.
* Kaslar birdenbire kendiliğinden ve düzensiz bir biçimde kımıldamak, ihtilâç etmek.
* Ses çıkararak hafif dalgalanmak.
* Ne yapacağınışaşırmış bir durumda üzüntü ve telâşgöstermek.
* Çok istenilen bir şeyi gerçekleştirebilmek için aşırıderecede çaba harcamak.
çırpıntı * Çırpınma.
* Suların ufak ve oynak dalgalarla kaynaşması.
çırpıntılı * Ufak ve oynak dalgalı(deniz).
çırpış * Çırpma.
çırpışma * Çırpışmak işi.
çırpışmak * (kuşlar) Kanatlarını oynatmak.
çırpıştırılma * Çırpıştırılmak işi.
çırpıştırılmak * Çırpıştırmak işi yaptırılmak.
çırpıştırma * Çırpıştırmak işi.
* Çarçabuk, özensiz ve üstünkörü yapılan (iş).
çırpıştırmak * Emek harcamadan, özensiz ve üstünkörü yapmak.
çırpıya getirmek * bir sıra veya çizgi üzerine getirmek.
çırpma * Çırpmak işi.
* Kumaşın kenarınıkıvırıp dikmek için iğne, kenara göre çapraz tutularak ve çift kattan batırılıp tek kattan
çıkarılarak yapılan dikiş biçimi.
çırpmacı * Çırpmak işini yapan kimse.
çırpmacılık * Çırpmacının işi veya mesleği.

Bir yanıt yazın