çıplanma | * Çıplanmak işi. |
çıplanmak | * Çıplak duruma gelmek. |
çır çır | * Çırpınmak fiili ile birlikte ne yapacağınışaşırmış bir durumda çok üzüntü ve telâşanlatır. |
çıra | * Çam gibi reçineli ağaçların yağlıve çabuk yanmaya elverişli bölümü. * Lâmba. |
çıra dibine ışık vermek | * Bkz. mum dibine ışık vermek. |
çırağ | * Mum, kandil, lâmba gibi ışık aracı; ışık. |
çırak | * Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse. * Dükkânda ayak işlerine bakan kimse. * Saray veya daire gibi büyük yerlerde yıllarca hizmet ettikten sonra geçimi sağlanarak izin verilen kimse. |
çırak çıkarmak | * bir kimsenin beklediğinden az bir kazançla ortalıktan uzaklaştırıldığınıanlatmak için kinayeli olarak kullanılır. * Cariye veya odalıkların saray, konak veya köşk gibi büyük yerlerde yıllarca hizmet ettikten sonra evlenmesine veya geçimi sağlayacak o yerden ayrılmasına izin vermek. |
çırak etmek | * bir ustanın yanında çalıştıktan sonra geçimini sağlayabilecek düzeye erişmişolan kişiye bağımsız çalışması için izin vermek. |
çıraklık | * Çırak olma durumu, yamaklık. * Çırağın yaptığı iş. * Çırağa verilen ücret. * Çırakların çalıştığıyer. |
çıraklık etmek | * çırak olarak çalışmak. |
çırakma | * Üzerine kandil, mum veya herhangi bir ışık konulan yüksek tabla, şamdan. |
çırakman | * Üzerinde meş’ale yakılan kule veya demir direk. * Balıkçıların balıklarıkıyıya çekebilmek için geceleyin yaktıklarıateş. * Çırakma. |
çıralı | * Çırası olan veya çıra gibi reçineli olan. |
çıralık | * Çıra olarak kullanılmaya elverişli. |
çıramoz | * Balıkçıların, ateş balığı avlarken üzerinde çıra ve funda yaktıklarıızgara. |
çırçıl | * Gemilere yükleme sırasında, bir fıçıyıyukarıkaldırabilmek için fıçının iki başına takılan enli ve kancalı zincir. |
çırçıplak | * Bütünüyle çıplak, çırılçıplak. |
çırçıplaklık | * Çırçıplak olma durumu. |
çırçır | * Pamuğu çekirdeğinden ayırmaya yarayan âlet. |
çırçır | * Küçük pınar. * Cırcır böceği. |
çırçırlama | * Çırçılamak işi veya durumu. |
çırçırlamak | * Pamuk, keten ve kendir gibi bitkisel dokuma ham maddelerini çekirdek veya kabuklarından temizlemek. |
çırılçıplak | * Tamamen çıplak, çırçıplak. * Çok açık ve yalın bir durumda. |
çırılçıplaklık | * Çırılçıplak olma durumu. |
çırnık | * Küçük boyda kayık. * Üç flok yelkeni bulunan, iki yüz tona kadar olabilen, tek ve yekpare direkli yelkenli. |
çırpı | * Dal, budak kırpıntısı. * Boyalıve gergin bir sicimi yay gibi çekip bırakmak yoluyla çizgi çizme. |
çırpı(gibi) | * (kol ve bacak için) çok ince, çok zayıf. |
çırpı ipi | * İki nokta arasında düzgünlüğü sağlamak için kullanılan ip. |
çırpıvurmak | * boyaya batırılmışipin gerilip çabucak çırpılmasıyla yüzeylere çizgi çekmek. |
çırpıcı | * Çırpmak işini yapan. * Yazma kumaşişlerini, boyalarıtutsun diye deniz suyunda çırpan kimse. |
çırpılma | * Çırpılmak işi. |
çırpılmak | * Çırpma işine konu olmak. |
çırpınıçırpını | * Çırpınarak. |
çırpınış | * Çırpınmak işi veya biçimi. |
çırpınma | * Çırpınmak işi. |
çırpınmak | * Acı ile kımıldanmak. * Kaslar birdenbire kendiliğinden ve düzensiz bir biçimde kımıldamak, ihtilâç etmek. * Ses çıkararak hafif dalgalanmak. * Ne yapacağınışaşırmış bir durumda üzüntü ve telâşgöstermek. * Çok istenilen bir şeyi gerçekleştirebilmek için aşırıderecede çaba harcamak. |
çırpıntı | * Çırpınma. * Suların ufak ve oynak dalgalarla kaynaşması. |
çırpıntılı | * Ufak ve oynak dalgalı(deniz). |
çırpış | * Çırpma. |
çırpışma | * Çırpışmak işi. |
çırpışmak | * (kuşlar) Kanatlarını oynatmak. |
çırpıştırılma | * Çırpıştırılmak işi. |
çırpıştırılmak | * Çırpıştırmak işi yaptırılmak. |
çırpıştırma | * Çırpıştırmak işi. * Çarçabuk, özensiz ve üstünkörü yapılan (iş). |
çırpıştırmak | * Emek harcamadan, özensiz ve üstünkörü yapmak. |
çırpıya getirmek | * bir sıra veya çizgi üzerine getirmek. |
çırpma | * Çırpmak işi. * Kumaşın kenarınıkıvırıp dikmek için iğne, kenara göre çapraz tutularak ve çift kattan batırılıp tek kattan çıkarılarak yapılan dikiş biçimi. |
çırpmacı | * Çırpmak işini yapan kimse. |
çırpmacılık | * Çırpmacının işi veya mesleği. |
Kategoriler