Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 37

çifti bozmak * çiftçilik yapmaktan vazgeçmek.
çiftleme * Çiftlemek işi.
çiftlemek * Çift duruma getirmek, ikilemek.
* Dişi ile erkeği bir araya getirmek.
çiftlenme * Çiftlenmek işi.
çiftlenmek * İkili duruma getirilmek.
çiftleşme * Çiftleşmek işi.
çiftleşmek * Bir şey tek iken bir tanesinin daha katılmasıyla iki olmak.
* Erkek ve dişi hayvan veya bitki hücreleri döllenmek için bir araya gelmek.
çiftleştiriş * Çiftleştirmek işi veya biçimi.
çiftleştirme * Çiftleştirmek işi.
çiftleştirmek * Çift yapmak.
* Hayvanlarıçiftleşmek üzere bir araya getirmek.
çiftlik * Tarım yapılan, hayvan yetiştirilen ve orada çalışanların oturması için evleri bulunan geniştoprak parçası.
çiftlik kâhyası * Çiftlik işlerini yöneten kimse.
çiftteker * Bisiklet.
çifttekerci * Bisikletçi.
çifttekercilik * Bisikletçi olma durumu.
Çigan * Çingene.
Çigan müziği * Macar folklorundan gelişmişözel yaylısazla çalınan hareketli halk müziği.
çiğ * Pişmemişveya az pişmiş.
* Yersiz ve yakışıksız.
* Yaşının gerektirdiği görgüye ve olgunluğa erişmişolmayan.
* (renk, ışık için) Gözü rahatsız eden, göze batan.
çiğbörek * Çiğkıyma, soğan ve baharat karışımınıaçılmışolan yufkaya koyarak hazırlanan ve yağda kızartılarak
yapılan börek.
çiğçiğyemek * parçalayıp öldürecek derecede birine kızmak.
çiğdüşmek * hoşkarşılanmamak, kaba ve yersiz bulunmak.
çiğiplik * Bükülmemişiplik.
çiğkaçmak (veya düşmek) * yersiz, yakışıksız olmak.
çiğköfte * İyice dövülmüşçiğetle ince bulgura biber, soğan, baharat, salça, maydanoz katılarak bulgur yumuşayıncaya
kadar yoğrulup sıkılan ve pişirilmeden yenen köfte.
çiğrenkçi * Çiğrenkçilik anlayışında resim yapan (sanatçı).
çiğrenkçilik * XX. yüzyılın başlangıcında ilk defa izlenimciliğin renklerini bırakıp gereğinden çok saf renkler kullanarak
abartılmıştabiat biçimlerini gösteren resim anlayışı.
çiğsüt emmiş * Bkz. insanoğlu çiğsüt emmiş.
çiğtoprak * Uzun zaman işlenmemiş, güç sürülür toprak.
çiğyemedim ki karnım ağrısın * suç işlemedim ki korkayım.
çiğde * Ayrıçanak yapraklı iki çeneklilerden bir ağaç, hünnap (Zizyphus sativa).
* Bu ağacın kırmızıkabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçiminde ve büyüklüğünde, güzün olgunlaşan yemişi.
çiğdem * Zambakgillerden, türlü renklerde çiçek açan, çok yıllık, yumrulu bir kır bitkisi, mahmur çiçeği (Colchicum).
çiğden vermek * yiyecek karşılığınıpara olarak ödemek.
çiğe * Ceviz veya badem içi.
Çiğil * Eski Türk boylarından biri.
çiğin * Omuz.
çiğindirik * İki ucuna su kabı, yoğurt tablası gibi taşınacak şeyler asılarak omuza alınan ağaç, omuzluk.
çiğit * Çekirdek, özellikle pamuk çekirdeği.
çiğitli * Çiğit karışmışolan.
çiğleşme * Çiğleşmek işi.
çiğleşmek * Göze batmak.
* Kaba davranışlarda bulunmak.
çiğlik * Çiğolma durumu.
* Kaba, yersiz, yakışıksız davranış.
çiğlik etmek * ters veya yersiz bir davranışta bulunmak.
çiğnek * Yolüstü.
çiğnem * Ağızda çiğnenecek miktar(da), bir parça, çiğnemlik.
çiğneme * Çiğnemek işi.
çiğnemek * Ağıza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek, öğütmek.
* Ayak veya tekerlek altına alarak ezmek.
* Sayılması gereken bir şeyi saymamak, itibar etmemek, ayaklar altına almak.
* Egemenliği altına almak, hükmetmek.
çiğnemik * Ağızda çiğnenip çıkarılan yemek.
çiğnemlik * Ağızda çiğnenecek miktarda olan.
çiğneniş * Çiğnenmek işi veya biçimi.
çiğnenme * Çiğnenmek işi.

Bir yanıt yazın