çirkinseme | * Çirkinsemek işi. |
çirkinsemek | * Bir şeyi çirkin bulmak. |
çiroz | * Yumurtasınıatarak zayıflamışuskumru balığıve bunun kurutulmuşu. * Çok zayıf kimse. |
çirozlaşma | * Çirozlaşmak işi veya durumu. |
çirozlaşmak | * (uskumru için) Yumurtasınıatarak zayıflamak. * Çok zayıflamak. |
çirozluk | * Çiroz olmaya elverişli. * Zayıflık, kuruluk. |
çis | * Bazı bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli öz su, kudret helvası. |
çise | * İnce yağmur, çisenti. |
çiseleme | * Çiselemek işi. |
çiselemek | * (yağmur) İnce ince yağmak. |
çiseme | * Çisemek işi. |
çisemek | * Çiselemek. |
çisenti | * Toz gibi ince yağan (yağmur). |
çiskin | * Çiseleyen yağmurdan hafifçe ıslanmış. * Çiseleyen yağmur. |
çiş | * (çocuk dilinde) Sidik. |
çişetmek | * işemek. |
çişi gelmek | * işeyeceği gelmek. |
çişik | * Tavşan yavrusu. |
çit | * Bağ, bahçe, bostan gibi yerlerin çevresine çalı, kamış, ağaç dalı gibi şeylerden çekilen duvar. |
çit | * Pamuktan dokunmuş basma. * Başörtüsü, yazma, yemeni. |
çit sarmaşığı | * Çit sarmaşığı gillerin örnek bitkisi olan, daha çok tarla kenarlarında yetişen, beyaz çiçekli, tüysüz ve uzun saplı, sarılıcı, çok yıllık ve otsu bir bitki (Convolvulus sepium). |
çit sarmaşığı giller | * Bitişik taç yapraklı iki çeneklilerden, çit sarmaşığı, kahkaha çiçeği, mahmude, küsküt gibi bitkileri içine alan bir familya. |
çita | * Etçil memeliler sınıfının etçiller takımının kedigiller familyasından bir hayvan. |
çitar | * İpek ve pamukla dokunan bir tür kumaş. |
çitari | * İzmaritgillerden, üzerinde sarıçizgiler bulunan, en büyüğü yarım kiloyu aşmayan, kılçıklı bir balık (Boxsalpa). * Bir tür ince dokunmuş, çizgili kumaş. |
çiten | * Saman taşımak için arabalara konulan ince dallardan örülmüş büyük sepet veya çit. * Kuzu ağılı. |
çiti | * Çitmek işi. |
çiti yapmak | * saçları, çitilmiştarakla taramak. * çitilemek. |
çitileme | * Çitilemek işi. |
çitilemek | * Kirini çıkarmak için çamaşırın iki yanınıele alıp birbirine sürmek. |
çitilenme | * Çitilenmek işi. |
çitilenmek | * Çitilemek işine konu olmak. |
çitili | * Çitilenmişolan. |
çitilmek | * Çitmek işine konu olmak. |
çitişme | * Çitişmek işi. |
çitişmek | * Birbirine geçip pekişmek. |
çitlembik | * Kara ağaçgillerden, mercimekten az büyük, buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç, melengiç (Celtis). |
çitlembik gibi | * ufak tefek, esmer ve sevimli. |
çitleme | * Çitlemek işi. |
çitlemek | * Kabak çekirdeği, fıstık gibi şeylerin kabuklarınıçıkararak yemek. * Çitle çevirmek. |
çitme | * Çitmek işi. |
çitmek | * Bir araya getirmek, birleştirmek. * Kumaştaki deliği örerek kapamak. * Tarağın dişlerini iplikle bağlayıp sıkıştırmak. * Çitilemek. |
çitmik | * Üzüm salkımının küçük dalı. * İki parmak ucu ile alınan miktar, çimdik. |
çivi | * İki şeyi birbirine tutturmak için çakılan, ucu sivri, başlı, metal veya ağaçtan yapılmışufak çubuk. * Kalkan balığının üzerindeki düğmeye benzer kemiksi oluşum. |
çivi çıkar, ama yeri kalır | * gönül yarasıkapansa da unutulmaz. |
çivi çiviyi söker | * güçlü bir şey kendisi güçlü olan başka bir şeyle veya durumla etkisiz bırakılır. |
çivi gibi | * çok sağlam ve çevik (insan). * çok soğuk. |
çivi gibi olmak | * çok üşümek, donmak. |
çivi kesmek | * çok üşümek. |
çivi kestirmek | * çok üşütmek. |
Kategoriler