çivi kırmak | * ayakkabıların içinden çıkan çivi uçlarını bir âletle kesip raspa ile eğeleyerek köselenin içine gömmek. |
çivi sokmak (veya sürmek) | * bir işin olmasında engel, güçlük çıkarmak. |
çivi yazısı | * Eski Farsların, Medlerin ve Asurluların kullandığıyazı. |
çivi yukarı | * Yağlı güreşte hasmıayaklarından yakalayıp tepesi üstü diktikten sonra sırtınıyere getirerek yenme yolu. |
çivici | * Çivi satan kimse. * Topu sert olarak karşıalana dikine indiren oyuncu. |
çivicilik | * Çivi yapıp satma işi. |
çividî | * Çivit renginde olan. |
çivileme | * Çivilemek işi. * Dimdik ve ayaküstü bir durumda (denize atlama). * Topu karşıalana dikine indirmeye yarayan sert vuruş. |
çivilemek | * Bir şeyi bir yere çivi ile tutturmak, mıhlamak. * Vurmak, öldürmek. * Olduğu yerde hareketsiz bırakmak. * Aynınoktaya sürekli olarak bakmak. * Sabitleştirmek, kesin olarak yerleştirmek. |
çivilenme | * Çivilenmek işi. |
çivilenmek | * Çivi ile tutturulmak, mıhlanmak. * Bir yerde hareketsiz kalmak. |
çiviletme | * Çiviletmek işi. |
çiviletmek | * Çivi çaktırmak. |
çivili | * Çivisi olan. * Çivi çakılarak yapılmış. * Çivi ile bir yere tutturulmuş. * Çeşitli spor oyunlarında giyilen bir ayakkabıtürü. |
çivisiz | * Çivisi olmayan veya çivilenmemişolan. |
çivisiz kalkan | * Vücudunda çivi yerine benekleri bulunan, eti çok lezzetli kalkan balığıcinsi. |
çivit | * Eskiden çivit otundan, bugün yapay yollarla elde edilen, mavi renkli, sarılığını gidermek için çamaşırın son suyuna karıştırılan toz boya. |
çivit mavisi | * Çivit rengindeki mavi. |
çivit otu | * Baklagillerden, yapraklarından çivit çıkarılan bitki türü (İndigofera). * Turpgillerden, yapraklarından mavi boya çıkarılan bitki (İsalis tinctoria). |
çivit rengi | * Bir tür koyu mavi renk. * Bu renkte olan. |
çivitleme | * Çivitlemek işi. |
çivitlemek | * Çamaşırıçivitli suya sokup sarılığını gidermek. |
çivitlenme | * Çivitlenmek işi. |
çivitlenmek | * Çivitlemek işine konu olmak. |
çivitli | * İçinde çivit bulunan. * Çivitli sudan geçirilmişolan (çamaşır). |
çivitsiz | * Çividi olmayan veya çivitlenmemişolan. |
çiy | * Havada buğu durumundayken akşamın ve gecenin serinliğiyle yerde veya bitkilerde toplanan küçük su damlaları, şebnem. |
çiyleme | * Hafif ve ince yağan yağmur, çisenti. |
çiylemek | * Yağmur çiselemek. |
çizdirme | * Çizdirmek işi. |
çizdirmek | * Çizmek işini yaptırmak. |
çizecek | * Ağacıçizmeye yarayan, çember kesitli, ucu sivri ve ağaç saplıel aracı. |
çizelge | * Çizgilerle bölümlere ayrılmışkâğıt, cetvel. |
çizge | * Bir olayın çeşitli durumlarını göstermeye veya birkaç şey arasında karşılaştırma yapmaya yarayan çizgilerden oluşmuş biçim, grafik. |
çizgi | * Çizilerek veya çeşitli yollarla oluşmuşiz, çizi, hat. * Yüz ve vücut hatlarının her biri. * Bir noktanın yürütülmesiyle oluşan biçim. * Temel. * Bir durumdan başka bir duruma atlanan, geçilen yer, sınır. |
çizgi çekmek | * bir noktayıhat biçiminde çeşitli yönde uzatmak. * bitirmek, sona erdirmek. |
çizgi film | * Bir konuyla ilgili olarak kişilerinin hareketlerini belirtecek yolda art arda çizilmişresimlerden oluşan sinema filmi. |
çizgi ölçek | * Plân veya haritanın alt köşesinde yatay bir çizgi ile gösterilen, harita üzerindeki uzunluğun gerçekte ne kadar uzunluğa karşılık olduğunu belirten ve bunun çizgi üzerinde işaretlenmesiyle elde edilen ölçek. |
çizgi resim | * Yalnız çizgilerle yapılmışresim. |
çizgi roman | * Konuyu ve olaylar zincirini kesintisiz olarak resimleme yöntemiyle okuyucuya sunan anlatım tarzı. |
çizgileme | * Çizgilemek işi. |
çizgilemek | * Çizgi çekmek, çizgi çizmek. |
çizgilenme | * Çizgilenmek işi veya durumu. |
çizgilenmek | * Çizgi meydana gelmek. |
çizgileşme | * Çizgileşmek işi veya durumu. |
çizgileşmek | * Çizgi durumuna gelmek. |
çizgili | * Üzerinde çizgi bulunan. |
çizgilik | * Çizgi çizmeye yarar tahta, cetvel tahtası. |
çizginme | * Çizginmek işi veya durumu. |
çizginmek | * Bir şeyin etrafında dönüp durmak. * Tereddüt etmek. |
Kategoriler