çok sesli | * Çok seslilikle ilgili, polifonik. * Dilde birçok sesi bildiren (harf), polifonik. * Birçok değişik sesin bir araya gelmesiyle yapılan (müzik), polifonik. |
çok seslilik | * Birçok sesi müziğe uygun olarak yazma sanatı, polifoni. * Dilde bir harfin birden çok sesi karşılamasıniteliği, polifoni. |
çok söylemek | * gevezelik etmek. |
çok sözlü | * Tatlıdilli, konuşkan. |
çok şey! | * şaşma anlatır. |
çok şükür! | * Tanrı’nın verdiği nimetlerden hoşnutluğu anlatır. |
çok tanrıcı | * Birden çok tanrının varlığını benimseme. |
çok tanrıcılık | * Birçok tanrının varlığıdüşüncesini benimseyen inanç, politeizm, paganizm. |
çok tasım | * Birinin vargısıötekine öncül olmaya yaramak yoluyla birbirine bağlı bulunmayan birçok tasımdan oluşmuş kanıt. |
çok terimli | * Aralarında artı(+) veya eksi (-) işareti bulunan birçok terimden oluşan cebir ile ilgili anlatım. |
çok uluslu | * (sanayi veya ticaret için) İki veya daha çok ulusla ilgili olan; çeşitli ulusların katıldığı ortaklık. |
çok yanlı(veya yönlü) | * ikiden çok yanı olan. * birçok konuda bilgi ve çalışması olan. |
çok yıllık | * Yıllarca toprak üstünde ve toprak altında canlılığınısürdürebilen bitki. * Çiçek açmadan önce birçok yıl yaşayan (bitki). |
çok yüzlü | * Bütün yüzleri birer çokgen olan şekil. |
çokal | * Savaşlarda giyilen zırh. |
çokbilmiş | * Her şeye aklıeren, zeki, akıllı. * Çıkarını bilen, kurnaz. |
çokbilmişlik | * Çok bilmişolma durumu. |
çokbilmişlik taslamak | * kendini çokbilmişgibi göstermek. |
çokça | * Çok olarak. * Aşırı, fazla. |
çokçu | * Çokçuluk öğretisini benimseyen (kimse), plüralist. |
çokçuluk | * Gerçekçiliğin açıklanmasında birden çok ilkenin temelde bulunduğu kabul eden öğretici, bircilik karşıtı, plüralizim. |
çokgen | * Açı oluşturacak biçimde dörtten çok kenardan oluşan kapalıdüzlem. |
çokları | * Birçoğu. |
çoklarınca | * Birçok kimselerce, birçok kimse tarafından. |
çokluk | * Sayıveya ölçü yönünden çok olma durumu, kesret, ekseriyet. * Çoğunluk. * Sık sık, çokça, çok kez, çoğu. |
çokluk eki | * Getirildiği kelimenin birden çok olduğunu anlatan ek. |
çoklukla | * Genellikle. |
çokrağan | * Gür kaynak. |
çokrama | * Çokramak işi. |
çokramak | * Fıkır fıkır kaynamak. |
çoksamak | * Çok görmek. |
çoktan (veya çoktandır) | * çok zaman önce, çok zamandan beri, öteden beri, uzun süreden beri. |
çolak | * Eli veya kolu sakat olan. |
çolaklık | * El veya kol sakatlığı. |
çolpa | * Ayağısakat olan. * Beceriksiz, eli işe yakışmayan, acemi. |
çolpalık | * Çolpa olma durumu. |
Çolpan | * Bkz. Çulpan, Venüs. |
çoluk çocuğa karışmak | * evlenip çocuklarıdünyaya gelmek. |
çoluk çocuk | * Çocuklarla birlikte aile topluluğu. * Bir işte gereken tecrübeyi kazanmamışyaşça küçük kimseler, gençler. |
çoluk çocuk elinde kalmak | * tecrübesiz, çok genç kişilerin eline geçmek. |
çoluk çocuk sahibi olmak | * (erkek) evlenip eşi ve çocukları olmak. |
çoluklu çocuklu | * Çoluk çocuğu olan. |
çomak | * Değnek. |
çomak sokmak (veya koymak) | * Bkz. tekerine çomak koymak. |
çomaklama | * Çomaklamak işi. |
çomaklamak | * Çomakla vurmak. |
çomar | * İri köpek, çoban köpeği. |
çopra | * Balık kılçığı. * Sık çalılık veya sazlık. |
çopra balığı | * Kayalıklarda yaşayan, iri bıyıklı bir tatlısu balığı(Cobitis). |
çopur | * Yüzü çiçek hastalığından kalma küçük yara izleri taşıyan, aşırıçiçek bozuğu olan (kimse). |
Kategoriler