Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 49

çömlekleme * Çömleklemek işi.
çömleklemek * Çömlek işine konu olmak.
çömmek * Çömelmek.
çöngül * Ufak bataklık, çamurlu küçük göl.
çöp * Saman inceliğinde herhangi bir sap, dal veya tahta parçası.
* Yararsız, pis veya zararlı olduğu için atılan ufak tefek şeylerin hepsi.
çöp arabası * Süprüntülerin, atıkların taşındığı araba.
* İşe yaramaz, değersiz, kaba saba kimse.
çöp atlamaz * gözünden hiçbir şey kaçmayacak kadar titiz ve dikkatli (olan), aldatılamaz.
çöp gibi * çok ince, zayıf.
çöp kebabı * Kısa ve ince ağaç şişlere geçirilerek pişirilen et kebabı.
çöp kovası * Bkz. çöp torbası, çöp sepeti.
çöp sepeti * Büro ve evlerde çöpleri, atıklarıkoymaya yarayan kap.
çöp tenekesi * Çöplerin içinde toplandığı büyük kap.
* Çöplük.
* İşe yaramayan, kötü, berbat (şey).
çöp torbası * Evlerde içine çöplerin konduğu kâğıt veya plâstik torba.
çöpçatan * Kimin kiminle evleneceğini önceden kararlaştırıp gerçekleştirdiğine inanılan manevî güç.
* Evlenmelerde aracılık eden kimse.
çöpçatanlık * Çöpçatanın işi.
çöpçü * Evlerden çöpleri toplayan veya sokaklarısüpüren temizlik işçisi.
çöpçülük * Çöpçünün yaptığı iş.
çöpe dönmek * çok zayıflamak.
çöpleme * Düğün çiçeğigillerden, kökleri iç sürdürücü olarak kullanılan, kara çöpleme, yeşil çöpleme ve sarıçöpleme
gibi türleri olan bir bitki, marulcuk (Helleborus).
çöplenme * Çöplenmek işi.
çöplenmek * Çeşitli yiyeceklerden azar azar yemek.
* Kendine açıktan ufak tefek çıkarlar sağlamak.
çöplü * (üzüm vb. için) Sapı olan.
* Çöple, süprüntüyle karışmış.
çöplüğü * her türlü yetkinin sınırsızca kullanıldığıyer.
çöplüğü * her türlü yetkinin sınırsızca kullanıldığıyer.
çöplük * Çöplerin atıldığıyer, süprüntülük, mezbele.
çöplük horozu * Güzeli, çirkini ayırt etmeyen kadın düşkünü erkek.
çöplükçü * Çöplükleri satın alarak işe yarar madde ve malzemeleri yeniden değerlendirme için hazırlayan kimse.
çöplükçülük * Çöplükçünün işi.
çöpsüz * Çöpü olmayan.
çöpsüz üzüm * Kusursuz ve uygun şey.
* Birlikte yaşayacak yakınları olmayan eş.
çöpten çelebi * çok zayıf, güçsüz kişi.
çör çöp * Bkz. çer çöp.
çördek * Gabya mantileri üzerine bağlanan palanga, flok ve yan yelkenleri kandilisası.
çöre otu * Bkz. çörek otu.
çörek * Az yağlı, bazen şekerli ve yumurtalı, gevrekçe bir hamur işi.
* Bir gök cisiminin tekerlek biçiminde görülen yüzü, kurs.
çörek mantarı * Ormanlık alanlarda yetişen bir mantar.
çörek otu * Düğün çiçeğigillerden bir bitki ve bunun çöreklere çeşni katmak için ekilen, susam iriliğindeki siyah
tohumu (Nigella damascena).
çörekçi * Çörek yapan veya satan kimse.
çörekçilik * Çörek yapıp, satma işi.
çöreklenme * Çöreklenmek işi.
çöreklenmek * (yılan için) Halka durumunda kıvrılıp toplanmak.
* Sürekli kalmak, yerleşmek.
* Bir duyguyu güçlü ve sürekli olarak duymak.
çöreklik * Çörek yapmaya elverişli olan, çörek için ayrılmışolan.
çörkü * Sayı boncuğu, abaküs.
çörten * Dam çevresindeki yağmur sularını oluklardan alıp duvar temelinden uzağa akıtan, saçak kenarlarından
dışarıdoğru uzanmışağaç oluk.
çörten gibi * oluk gibi, çok gür bir biçimde.
çörtü * Değirmende buğday teknesi oluğu.
çöven * Kökü ve dalları, suyu sabun katılmışgibi köpürten, kir temizleyici bir bitki, sabun otu, helvacıkökü
(Saponaria officinalis).
* Çevgen.
çöz * Bumbar, bağırsak.
* Bumbarın yağı.
çözdürme * Çözdürmek işi.
çözdürmek * Çözmek işini yaptırmak.

Bir yanıt yazın