Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 7

canlıözdekçilik * Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan doktrin, hilozoizm.
canlıresim * Bir hareketi parçalarına ayırıp bunların elle yapılan resimlerinin alıcıyla tek tek çevrilmesine dayanan ve
gösterimde sürekli bir hareketi ortaya koyan film tekniği.
canlıyayın * (televizyon ve radyo için) Daha önceden herhangi bir gereç üzerine tespit edilmemiş, alıcıyla tespit edildiği
anda yapılan yayın.
canlıcılık * Olup bitenin ruhlar alanının gizli güçlerince yönetildiğine inanan ilkel anlayış, animizm.
* Bağımsız bir ruhî varlığın insanda ve doğa nesnelerinde yerleşik olduğuna inanan ilkel dinî görüş.
* Tek ve aynıruhun fikrî ve organik hayatın ilkesi olduğunu ileri süren öğreti.
* Çocukta bir düşünce biçimi olarak bütün cisimlerin canlı olduğuna inanma.
canlılık * Canlı olma durumu.
* Neşelilik, hareketlilik.
cansız * Canınıyitirmiş, ölmüş.
* Güçsüz, mecalsiz.
* İlgi uyandırmayan, sönük.
* Durgun.
* Canlı olmayan (varlık), camit.
cansız cansız * Cansız olarak, cansız gibi.
cansız düşmek * hastalık veya yorgunluk yüzünden bitkin bir duruma gelmek.
cansız hedef * İnsan ve hayvan dışında kalan hedef.
cansızlaşma * Cansızlaşmak işi.
cansızlaşmak * Cansız duruma gelmek.
cansızlaştırma * Cansızlaştırmak işi.
cansızlaştırmak * Cansız duruma getirmek.
* Bir dişin canlıdokusunu yok etmek.
cansızlık * Cansız olma durumu.
* Hareketsizlik.
cansiparane * Canını verircesine, özveriyle.
cantiyane * Kantiyane.
capcanlı * Çok canlı(bir biçimde).
car * Çağrı, tellâl ile duyurma; ilân.
* Tehlike durumu, imdat, yardım.
car * Bazıyerlerde kadınların kollarına örttükleri veya boydan boya örtündükleri çarşaf, zar.
car car * Çok ve yüksek sesle, gürültülü bir biçimde (konuşma).
car etmek * nara atmak, haykırmak; ilân etmek.
carcar * Geveze, yaygaracı.
carcur * Bkz. şarjör.
carcur * “Gelişigüzel konuşmak” anlamına gelen carcur etmek deyiminde geçer.
carcur * Fermuar.
cari * Akan.
* Olagelen, geçen, yürürlükte olan.
cari hesap * İki taraf arasında sürüp giden alacak verecek işlemlerinin tutulan hesabı.
cari masraf * Belirli bir dönemde yapılan harcamalar.
cari para * Geçerli olan, yürürlükte bulunan para.
cari ücret * İşgücü piyasasında işgücünün, arz ve talebe göre belirlenen fiyatı.
cariye * Yabancıülkelerden kaçırılıp özgürlükten yoksun edilen, alınıp satılabilen, her konuda efendisinin
isteklerine bağlı bulunan genç kadın, halayık.
cariyelik * Cariye olma durumu.
cariyelik etmek * cariye gibi hizmet etmek.
cariyeniz (veya cariyeleri) * eskiden, söz söylenen kimseye aşırı bir saygı göstermişolmak için kadınlar tarafından “ben” zamiri yerine
kullanılırdı.
* aynımaksatla genç kadınlardan söz edilirken onlarıanlatan kelimelere bir unvan gibi getirilirdi.
carlama * Carlamak işi.
carlamak * Bağırarak konuşmak; çok söylemek.
* İlân etmek, duyurmak; nara atmak, haykırmak.
carlı * Carı(II) olan.
carsız * Carı(II) olmayan.
cart * Sert bir şey yırtılırken çıkan ses.
cart cart ötmek * kendini beğenmiş bir davranışla ve buyururcasına söz söylemek.
cart curt * Gerekli gereksiz yerde söylenen, abartılısöz.
cart curt etmek * göz korkutmak veya övünmek amacıyla abartılıkonuşmak.
cart kaba kâğıt * yüksekten atana veya çalımlı bir tavır takınana karşısöylenen hafifseme ünlemi.
carta * Yellenme.
cartadak * Birdenbire ve gürültü ile.
cartadan * Cartadak.
cartayıçekmek * ölmek.
cascavlak * (başiçin) Çok saçsız, çok tüysüz, hiç tüyü olmayan.
* Çırılçıplak, örtüsüz.
cascavlak kalmak * bütün imkânlarıelinden alınmışolarak ortada kalmak.
casus * Bir devletin veya bir kimsenin sırlarını başkasının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kimse, çaşıt.

Bir yanıt yazın