Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 12

daraltı * Dar gibi görünme veya olma.
daraltıcı * Boruların çaplarınıdaraltmakta kullanılan bağlantıparçası.
daraltılma * Daraltılmak işi.
daraltılmak * Daraltmak işi yapılmak.
daraltma * Daraltmak işi.
daraltmak * Dar duruma getirmek.
* Sayıca azaltmak.
darasınıalmak * içine bir şey konulacak kabın ağırlığınıtartmak.
darasınıdüşmek * tarttıktan sonra kabın ağırlığınıhesaptan düşmek.
darasız * Darasıalınmadan.
daraşlık * Sıkıntılı ortam, durum, darlık.
daraya atmak (veya çıkarmak) * değer vermemek.
darbe * Vuruş, çarpış.
* Bir ülkede baskıkurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirmek
veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi, devirmek işi.
* Birini kötü duruma düşüren, sarsan olay.
darbe vurmak (veya indirmek) * iyi olan bir durumu kötüye dönüştürmek.
darbe yemek * gücünü sarsıcı, yok edici bir durum almak.
darbeci * Vuran, çarpan kimse.
* Darbe yaparak yönetime el koyan kimse.
darbecik * Küçük, hafif darbe.
darbecilik * Darbecinin işi.
darbeleme * Darbelemek işi.
darbelemek * Vurmak, çarpmak.
* Yıkıma uğratmak.
* Bir işi engellemek.
darbımesel * Atasözü, atalar sözü.
darbuka * Toprak veya madenden yapılan, bir yanıaçık, uzunca bir tür dümbelek.
darbukacı * Darbuka çalan kimse.
darbukacılık * Darbukacının işi veya mesleği.
darca * Biraz dar, pek genişolmayan, dar olarak.
darda bulunmak * para sıkıntısı içinde bulunmak.
darda kalmak * paraca sıkıntı içine girmek.
* zor duruma düşmek.
dardağan * Palmiye cinsinden bir ağaç (Milium effusum).
* Bu ağacın çitlembik büyüklüğünde, sert çekirdekli tatlıyemişi.
dargın * Darılmışolan, küskün.
* Soğuk, ilgisiz.
dargın durmak * küskün durumda olmak.
dargınlaşma * Dargınlaşmak işi.
dargınlaşmak * Dargın bir durum almak.
dargınlık * Dargın olma durumu.
darı * Buğdaygillerden, tohumları gereğinde buğday yerine besin olarak kullanılan, kuraklığa dayanıklı bir bitki,
akdarı(Panicum).
* (bazı bölgelerde) Mısır.
darıdarına * Güçlükle, uç uca.
darıunundan baklava, incir ağacından oklava olmaz * kötü gereçle iyi işgörülemez.
dârıdünya * Dünya, yeryüzü.
dârıfülfül * Doğu Hint Adalarında yabanî olarak yetişen, tırmanıcı, meyveleri 6 cm uzunluğunda, 7 mm çapında, koni
biçiminde, açık esmer renkli, yakıcıve keskin lezzetli, iştah açıcı bir bitki (Fructus Piperis longi).
darılgan * Çabuk alınıp darılan (kimse).
darılganlık * Çabuk alınıp darılma durumu.
darılma * Darılmak işi.
darılmaca * “Darılmak olmaz”, “sakın darılma” anlamında kullanılan darılmaca yok deyiminde geçer.
darılmak * Hoşa gitmeyen bir tutum, davranışveya söz dolayısıyla gücenip görüşmez olmak, ilgiyi kesmek.
* Gücenmek, kırılmak, alınmak, incinmek.
* Azarlamak, paylamak.
darıltma * Darıltmak işi.
darıltmak * Darılmasına sebep olmak.
darısı başına * bir başarı, bir mutluluk başkası için istendiğinde söylenir.
darlaşma * Darlaşmak işi.
darlaşmak * Daralmak.
darlaştırma * Darlaştırmak işi.
darlaştırmak * Daraltmak.
darlık * Dar olma durumu.
* Geçim zorluğu.
* İç sıkıntısı.

Bir yanıt yazın