Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 14

davranış * Davranmak işi veya biçimi, tutum, muamele, hareket.
* Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı.
* Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü.
davranış bilgisi * Görgü kuralları.
davranışçılık * Psikolojinin inceleme konusunun davranışolduğuna inanan, bilincin, psikolojinin araştırma alanına
girdiğini inkâr eden görüş, behavyorizm.
davranma * Davranmak işi.
davranma! * kımıldama!.
davranmak * Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak.
* Bir şeye el atmak, girişmek.
* Bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlanmak.
davudî * Kalın, tok ve gür (ses).
davul * Büyük ve enlice bir kasnağın iki yanına deri geçirilerek yapılan, tokmak ve değnekle çalınan çalgı.
davul (birinin) boynunda, tokmak (bir başkasının) elinde * sorumluluğu taşıyan biri olduğu hâlde, sözü geçen bir başkasıdır.
davul çalmak * bir şeyi herkesin haber alabileceği biçimde ortalığa yaymak.
davul çalsan işitmez * çok sağır.
* uykusu çok ağır, derin uykuda.
davul dengi dengine diye çalar * evlenecek kimselerin birbirlerine denk olması gerekir.
davul dövmek * davul çalmak.
davul gibi * şişve gergin.
davul tozu * Gerçekleşmesi imkânsız olan durumlar için kullanılır.
davulcu * Davul çalan kimse.
davulculuk * Davulcunun işi veya mesleği.
davulu biz çaldık, parsayı başkasıtopladı * biz çalıştık, uğraştık, başkasıyararlandı.
davulun sesi uzaktan hoşgelir * işin içinde olmayanlar o işi kolay veya kârlısanırlar.
davya * Dişçi kerpeteni.
dayağa idmanlı olmak * dayak yemeye alışmışolmak.
dayak * (bir insanıveya bir hayvanı) Dövmek işi, patak, kötek.
* Bir şeyin yıkılmaması için dayatılan ağaç, destek, payanda.
* Evlerin kapısının açılmaması için kapının arkasına konulan kol, destek, sürgü.
dayak arsızı * Dayaktan korkmaz olmuş, dayak yemeye alışmış.
dayak atmak * dövmek, sopa ile dövmek.
dayak cennetten çıkmıştır * dayağın yola getirici bir etkisi bulunduğunu anlatır.
dayak düşkünü * Dayağa lâyık olan, dövülmeyi hak eden.
dayak kaçkını * Dayak yemeye alışmış, dayaktan korkmaz kişi.
dayak yemek * dövülmek, sopa ile dövülmek.
dayaklama * Dayaklamak işi.
dayaklamak * Yıkılmaması için bir şeye destek koymak.
* Kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek.
dayaklanma * Dayaklanmak işi veya durumu.
dayaklanmak * Dayaklamak işi yapılmak.
dayaklı * Dayağı olan.
dayaklık * Destek olarak kullanılan şey.
dayalı * Dayanmışolan.
* İlgili, dair, müstenit, mebni.
dayalıdöşeli * Döşemesi ve eşyasıeksiksiz.
dayama * Dayamak işi.
dayamak * Bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak.
* Bir yerden, bir kimseden yararlanmak, güç almak.
* Hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak.
* Vakit geçirmeden, bekletmeden vermek.
* (kapı, pencere için) Ardına kadar açmak.
* Kalitesiz, kötü veya çürük bir malı, gizlice iyi olanların arasına katıp müşteriye satmak.
* Varmak, ulaşmak.
dayanak * Dayanılacak şey, istinatgâh, mesnet.
* Bir iddiayı güçlendirmeye yarayan tanıt.
* Güç verici, yardımcı, destek.
* Bir gerçekliğin onaylanması için olayların arkasında veya altında bulunan şey; kendisine bir şey yüklenilen,
bir varlığa destek olan, altta bulunan temel.
dayanak noktası * Yapılarda bir bölümün ağırlığınıtaşımaya yarayan öge.
* Dayanak.
dayanaklı * Dayanağı olan.
dayanaklık * Dayanak, destek olma durumu.
dayanaksız * Dayanağı olmayan.
dayanamamak * katlanamamak, sabredememek.
dayanç * Sabır.
* Dayanak.
dayandırma * Dayandırmak işi.
dayandırmak * Dayanmasını sağlamak, istinat ettirmek.
dayanıklı * Dayanabilen, sağlam, güçlü, mukavim, zorlu.
* Metanetli, metin, mütehammil.
dayanıklılık * Dayanıklı olma durumu, metanet.
dayanıksız * Dayanmayan, sağlam olmayan, güçsüz, metanetsiz.

Bir yanıt yazın