Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 15

dayanıksızlık * Dayanıksız olma durumu, metanetsizlik.
dayanılma * Dayanılmak işi veya durumu.
dayanılmak * Dayanmak işi yapılmak.
dayanılmaz * (bir kimse veya şey için) Karşıkonulamaz veya karşıçıkılamaz.
* Tahammül edilemez, katlanılamaz.
dayanım * Bir varlığın dışetkilere karşıdirenme özelliği, direnç.
dayanım ömrü * Bkz. dayanma ömrü.
dayanırlık * Direnç, mukavemet.
dayanış * Dayanma işi veya biçimi.
dayanışık * Üyeleri arasında dayanışma bulunan (millet, topluluk, sınıf vb.), mütesanit.
dayanışma * Dayanışmak işi, tesanüt.
* Bir topluluğu oluşturanların duygu, düşünce ve ortak çıkarlarda birbirlerine karşılıklı bağlanması, tesanüt.
dayanışmacı * Dayanışmacılıktan yana olan, solidarist.
dayanışmacılık * Bir topluluğun bütün bireyleri arasında bir dayanışma bulunmasınıtoplu durumda yaşamanın
gereklerinden sayan ve bireycilikle ortaklaşacılık arasında yer alan bir öğreti, solidarizm.
dayanışmak * (bir topluluğu oluşturan kişiler) Bir şeyi gerçekleştirmek için duygu, düşünce ve çıkar birliği göstermek,
birbirini kollamak, mütesanit olmak.
dayanışmalı * Aralarında dayanışma bulunan.
dayanma * Dayanmak işi.
dayanma ömrü * Bir malzemenin kopmaya, kırılmaya ve görevini yapamaz hâle gelmesine kadar göstermişolduğu direnç.
dayanmak * Bir yere yaslanmak, kendini dayamak.
* Kullanılışıuzun sürmek, dayanıklı olmak.
* Zarar görmemek, varlığınıkorumak, hasar görmemek.
* Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek; istinat etmek.
* Tutunmak, karşıdurmak, karşıkoymak, mukavemet etmek.
* Bir şeyin üzerinde kurulmuşolmak, istinat etmek.
* Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek.
* Varmak, ulaşmak.
* Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak.
* (tükenmeyen işler için) Sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak.
* Hız vermek.
* Yetişmek, yeter olmak.
dayantı * Dayanıklık.
dayatış * Dayatmak işi veya biçimi.
dayatışma * Kendi isteğinde inatlaşma.
dayatışmak * Kendi istek ve arzularıdoğrultusunda ısrar etmek, inatlaşmak.
dayatma * Dayatmak işi, empoze etme.
dayatmacı * İstediğini yaptırmada baskıuygulayan, direten, empoze eden.
dayatmak * Dayamak işini yaptırmak, empoze etmek.
* Kendi istediğini yaptırmakta direnmek.
* Başkasının isteğine karşıkoymak.
* Empoze etmek.
dayattırma * Dayattırmak işi.
dayattırmak * Dayatmak işini yaptırmak.
dayayıp döşemek * (evi, odayı) mobilya ve benzeri eşya ile döşemek.
dayayış * Dayamak işi veya biçimi.
daye * Çocuk bakıcısı, süt nine, dadı.
dayı * Annenin erkek kardeşi.
* Bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse.
* Yaşlıerkeklere seslenme sözü olarak kullanılır.
* Osmanlıİmparatorluğu döneminde Tunus, Cezayir ve Trablusgarp’ta seçimle başa getirilen yönetici.
* Cesur, yiğit.
dayılanma * Dayılanmak işi.
dayılanmak * Çalım satmak, yüksekten atmak.
dayılık * Dayı olma durumu.
* Kayırıcılık.
* Kabadayılık, külhanbeylik.
dayı oğlu * Dayının oğlu, dayızade.
dayızade * Dayı oğlu veya dayının kızı.
daylak * Dişi deve.
* Deve yavrusu.
daz * Saçıdökülmüş(baş), dazlak.
* Çıplak (toprak).
dazara dazar * Çok ivedi ve telâşlı.
dazara dazır * Dazara dazar.
dazlak * Tepesindeki saçıdökülmüşolan (kimse, baş).
dazlaklaşma * Dazlak duruma gelmek.
dazlaklaşmak * (insan) Tepesindeki saçıdökülmüşolmak, dazlak duruma gelmek.
* Saçlarınıustura ile kazıtmak.
dazlaklık * Dazlak olma durumu.
dazlama * Dazlamak işi.
dazlamak * Güç beğenmek, güç beğenir olmak.
de * Türk alfabesinin beşinci harfinin adı.
de * Bkz. da / de.
-de * Bkz. -da / -de, -ta / -te.
debagat * Tabaklık, sepicilik.
debbağ * Sepici, tabak (II).

Bir yanıt yazın