Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 16

debbe * Kulplu ve ağzıkapaklı bakırdan su kabı, güğüm.
debboy * Silâh, giysi gibi asker eşyasıambarı.
debdebe * Görkem, gösteriş, şatafat, ihtişam.
debdebeli * Görkemli, gösterişli.
debeleniş * Debelenmek işi veya biçimi.
debelenme * Debelenmek işi.
debelenmek * Bir acının etkisiyle veya bir baskıdan kurtulmak için çırpınmak.
* Çırpınmak, tepinmek, kımıldamak.
* Boşuna uğraşıp durmak.
debi * Bir akarsuyun herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi, akım.
debil * Zayıf yapılı, güçsüz.
debillik * Genellikle yapı ile ilgili aşırıve sürekli güçsüzlük.
debimetre * Bir borudan akan gaz veya sıvının hacim ve kütle cinsinden debisini kontrol eden, düzenleyen ve ölçen
araç.
debriyaj * Otomobillerde kavrama yöntemi ile kenetlenmişiki mili birbirinden ayıran ve çekici mili hareket
düzeninde tutarak çekilen milin durmasınıve bu işlem sonunda aracın hareketini sağlayan sistem.
debriyaj pedalı * Kavrama pedalı.
Deccal * Dinî inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan yalancıve kötü yaradılışlıkimse.
deccal * Yalancı, fesat, dedikoducu.
decrescendo * Bir parçanın, sesi gittikçe kısarak çalınacağınıanlatır.
dede * (evlât için) Babanın veya ananın babası, büyük baba.
* Büyük babadan başlayarak geriye doğru atalardan her biri.
* Mevlevî tarikatında çile doldurmuşolan dervişlere verilen unvan.
* Çok yaşlıkimselere seslenme sözü olarak kullanılır.
dede (dedesi) koruk yer, torununun dişi kamaşır * eskilerin yaptığıyanlışişlerden daha sonrakiler de zarar görür.
dededen kalma * çok eski dönemlerden beri kullanılan nesne.
dedektif * Bkz. detektif.
dedektör * Bkz. detektör.
dedelik * Dede olma durumu veya dedeye yakışan davranış.
dedi mi * (dedi’mi) tam vaktinde.
dediği çıkmak * dediği şey gerçekleşmek.
dediği dedik * her istediğini yaptırır, söylediği sözden dönmez.
dediğim dedik, öttürdüğüm (veya çaldığım) düdük * bir insanın sözünde direndiğini anlatmak için söylenen bir tekerleme.
dediğim dedikçi * Her isteğini yaptıran, inatçı, iddiacı(kimse).
dediğin * adıverilen, sayılan, kabul edilen.
dediğinden (dışarı) çıkmak * sözünü dinlememek.
dediğine gelmek * birinin düşüncesini önce kabul etmezken sonradan doğru bulup kabul etmek.
dediğine kara demek * inatçılık ederek karşısındaki ile anlaşmaya yanaşmamak.
dedikodu * Konusu çekiştirme veya kınama olan konuşma, kılükal.
dedikodu etmek (veya yapmak) * birini çekiştirmek.
dedikodu kumkuması * İşi gücü dedikodu olan kimse.
dedikoducu * Çok dedikodu yapan.
dedikoduculuk * Dedikodu yapma işi.
dedirme * Dedirmek işi.
dedirmek * Demek zorunda bırakmak.
* Denilmesini sağlamak.
dedirtme * Dedirtmek işi.
dedirtmek * Demek zorunda bıraktırmak.
dedüksiyon * Tümden gelim.
def * Bkz. tef.
def * Savma.
defa * Kez, kere.
defalarca * Sık sık, sürekli olarak.
defans * Savunma.
def’aten * Birden, bir defada.
defetme * Defetmek işi.
defetmek * Kovmak.
* Savmak, savuşturmak.
defibelâ kabilinden * bir belâyısavarcasına.

Bir yanıt yazın