Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 17

defibratör * Yongalarıliflerine ayrıştıran özel alet.
defigam etmek * üzüntüyü, sıkıntıyıatmak.
defihacet etmek * büyük abdest bozmak.
defile * Giyecekleri tanıtmak amacıyla mankenlerin yaptıkları gösteri, moda gösteri geçidi, giyim gösterisi.
defin * (ölüyü) Gömme.
define * Toprak altına gömülerek saklanmış, para veya değerli şeyler, gömü.
defineci * Gömü bulmak umuduyla kazıyapan veya yaptıran kimse.
definecilik * Defineci olma durumu.
deflâsyon * Para darlığı, durgunluk.
defleme * Deflemek işi.
deflemek * Defetmek.
defne * Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu ve yaz kışyeşil olan bir ağaç (Laurus nobilis).
defne yaprağı * Çeşitli yiyeceklere güzel koku versin diye katılan yaprak.
defnedilme * Defnedilmek işi, gömülme.
defnedilmek * (ölü) Gömülmek.
defnegiller * Örnek bitkisi defne olan, iki çeneklilerin ayrıtaç yapraklılarından, yapraklarıkokulu birçok türü içine alan
bir bitki familyası.
defnetme * Defnetmek işi, gömme.
defnetmek * (ölüyü) Gömmek, toprağa vermek.
defneyaprağı * Bir lüfer çeşidi.
defnolunma * Defnolunmak işi.
defnolunmak * (ölü) Gömülmek.
defo * Kusur, özür, bozukluk.
defol! * savuşgit, uzaklaş.
defolma * Defolmak işi.
defolmak * (hakaret sözü olarak) Savuşmak, çekilip gitmek.
defolu * Defosu olan, bozuk, özürlü, kusurlu (kumaş, giysi vb.).
deformasyon * Biçimi bozulma, biçimsizleşme.
deforme * Biçimi, kalı bı bozulmuş.
deforme olmak * biçimi, kalı bı bozulmak.
defosuz * Defosu olmayan, sağlam.
defroster * Buzçözer.
defter * Genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuşkâğıt yaprakları.
defter açmak * para yardımıveya gönüllü toplamaya girişmek.
defter emini * Tapu işlerine bakan yüksek görevli.
defter tutmak * işlem veya hesapları düzenli olarak bir deftere geçirmek.
defterci * Defter yapan veya satan kimse.
deftercilik * Defter yapmak veya satmak işi.
defterdar * Bir ilin maliye işlerini yöneten yüksek görevli.
* Osmanlılarda maliye işlerinin en yüksek yetkilisi veya illerde maliye işleriyle uğraşan görevli.
defterdarlık * Defterdarın makamı, görevi veya görevin yürütüldüğü yapı.
defterden silmek * adınıanmaz olmak, dost saymaz olmak.
defterhane * Osmanlıülkelerindeki bütün toprak kayıtlarını içine alan ana defterlerin bulunduğu ve bunlara özgü işlerin
görüldüğü daire.
defteri dürülmek * ölmek, öldürülmek.
* görevine son verilerek bir yerden uzaklaştırılmak.
defteri kapamak * söz konusu işi artık yapmaz olmak; bir şeyle ilgiyi kesmek.
defterihakanî * Osmanlıİmparatorluğunda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü.
defterikebir * Ana defter.
defterinde olmamak * sahip bulunmamak, tabiatında bulunmak.
defterini dürmek * öldürmek.
degajman * Futbolda kalecinin topu sert bir ayak vuruşuyla uzağa atması.
değdiriş * Değdirmek işi veya biçimi.
değdirme * Değdirmek işi.

Bir yanıt yazın