Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 18

değdirmek * Değmesini sağlamak, değmesine yol açmak.
değer * Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet.
* Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha.
* Yüksek ve yararlınitelik.
* Üstün, yararlınitelikleri olan kimse.
* Kişinin isteyen, ihtiyaç duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey.
* Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı.
değer analizi * Bir ürünün her parçasının veya ekonomik işlemin her basamağının sistemli bir biçimde analiz edilip, katma
değerinin hesaplanmasıve maliyetle ilişkisinin meydana çıkarılması işi.
değer artırma * Fiyatınıyükseltme.
değer biçmek * bir şeyin değerini belirtmek, bir şeye değer koymak.
değer düşürme * Fiyatını indirme, değerini aşağıya çekme.
değer düşürümü * Paranın altın veya yabancı bir paraya göre değerinin düşürülmesi, satın alma gücünün azalması,
devalüasyon.
değer kuramı * Değerlerin önem sıralarınıve bu arada en yüksek değeri araştırarak bir değer ölçüsü bildiren felsefe
kuramı.
değer vermek * değerli saymak, önem vermek.
değer yargısı * Bir değerlendirme getiren yargı.
değerbilir * Değeri olan şeyleri, kimseleri sayan veya koruyan, iyilikbilir, kadirbilir, kadirşinas.
değerbilirlik * Değerbilir olma durumu, iyilikbilirlik, kadirbilirlik, kadirşinaslık.
değerbilmez * Değeri olan şeyleri, kimseleri saymayan veya korumayan, hatırsız.
değerbilmezlik * Değerbilmez olma durumu.
değerleme * Değerlemek işi.
değerlemek * Değer belirtmek.
değerlendirilme * Değerlendirilmek işi, kıymetlendirilme.
değerlendirilmek * Değerlendirmek işi yapılmak, kıymetlendirilmek.
değerlendirme * Değerlendirmek işi, kıymetlendirme.
değerlendirmek * Bir şeyi yerinde ve yararlı bir yolda kullanmak, kıymetlendirmek.
* Bir şeyin özünü, önemini, nitelik ve niceliğini belirlemek.
değerlenme * Değerlenmek işi, kıymetlenme.
değerlenmek * Değer kazanmak, değeri artmak, değer sağlamak, kıymetlenmek.
değerli * Değeri olan veya değeri yüksek olan, kıymetli.
değerli kâğıt * Kapsadığıhak, senede bağlı olan, senetsiz ileri sürülebilmesine imkân olmayan kâğıt.
değerlilik * Değeri olma durumu, kıymetlilik.
değersiz * Değeri olmayan veya değeri çok az olan, önemsiz, kıymetsiz, naçiz.
değersizlik * Değersiz olma durumu.
değgin * İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik.
değil * İsim cümlesinde yükleme veya başka öğelere olumsuzluk anlamıveren kelime.
değil a * “şöyle dursun” anlamına.
değil mi ki * madem, mademki.
değim * Bir kimsenin, kendisine işverilmeye hak kazandıran durumu, liyakat.
değimli * Liyakatli.
değimsiz * Liyakati olmayan, liyakatsiz.
değin * Kadar, dek gibi bir işin bir durumun sona erdiği zamanıveya yeri gösterir.
değin * Sincap.
değini * Değinme.
değiniş * Değinmek işi veya biçimi.
değinme * Değinmek işi, temas.
değinmek * Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek, dokunmak, temas etmek.
değinti * Temas.
değirme * Değirmek işi.
değirmek * Duyurmak, bildirmek, ulaştırmak.
* Değdirmek, dokundurmak.
değirmen * Öğüten araç veya alet.
* İçinde öğütme işi yapılan yer.
değirmen taşı * Değirmende, dönerek taneleri ezen yuvarlak taş.
* Değirmen taşıyapmakta ve bazen de yapılarda kullanılan çakmak taşıtüründen sert bir taş.
değirmen taşının altından diri çıkar * en ağır şartlarda bütün güçlükleri yener.
değirmenci * Değirmen yapan veya işleten kimse.
değirmencilik * Değirmen yapma işi.
* Değirmen işletme işi.
değirmenin suyu nereden geliyor? * bu işin masrafınıkarşılayacak para nasıl kazınılıyor?.
değirmenlik * Değirmende öğütülmek için ayrılmış(tahıl).
* Bir değirmen taşını işletecek güçte (akarsu).

Bir yanıt yazın