Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 23

delişmen * Şımarık ve delice tavırlı, zıpır.
* Güçlü, hareketli, sağlam yapılı.
delişmence * Delişmene yakışır (biçimde) delişmen gibi.
delişmenlik * Delişmen olma durumu, delişmence davranış, zıpırlık.
delişmenlik etmek * delişmence davranmak.
deliye dönmek * çok sevinmek.
* çok üzülmek.
deliye her gün bayram * her fırsattan yararlanarak bayrammışgibi davrananlara ve her şeyi eğlenceli yönden alanlara alay yollu
söylenir.
delk * Ovma, ovuşturma.
* Sürtünme.
delme * Delmek işi.
* Yelek.
* Delinerek yapılmış.
delmek * Delik açmak, delik duruma getirmek.
* İncitmek, kırmak.
delta * Yunan alfabesinin dördücü harfi (D).
* Bir ırmağın çatallanarak döküldüğu yer, çatal ağız.
delta kası * Omuz başında bulunan üçgen biçimindeki kas.
dem * Soluk, nefes.
* Zaman, çağ.
* İçki.
* Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu.
* Koku.
* Pişirilen yemeklerin yenecek kıvama gelmesi.
dem * Kan.
-dem / -tem * İsimden isim türeten ek.
dem çekmek * (kuşlar) uzun ve güzel ezgiler çıkarmak.
* içki içmek.
dem dökmek * (kadınlar) ay başında kan yitirmek.
dem tutmak * bir çalgıya başka bir çalgıveya sesle eşlik etmek.
dem vurmak * bir şeyden söz etmek, konu açmak.
demagog * Demagoji yapan kimse, halk avcısı, halk dalkavuğu.
demagogluk * Demagog olma durumu.
demagoji * Bir kimsenin veya grubun duygularınıkamçılayarak, gerçek dışısözler söyleyerek onlarıkazanmaya
çalışma, halk avcılığı.
demagoji yapmak * bir kimsenin veya grubun duygularınıkamçılayarak, gerçek dışısözler söyleyerek onlarıkazanmaya
çalışmak.
demagojik * Demagojiye dayanan, demagoji ile ilgili.
deme * Demek işi.
* Anlam.
* (halk edebiyatında) Şiir.
* Daha çok Alevî şairlerin tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiirlerine, kendilerince verilen ad.
* Atasözü; ağıt.
deme (veya değme) gitsin * anlatılması güç, anlatılamaz.
deme! * (de’me) “gerçek mi”, “yok canım” gibi şaşma anlatır.
demeç * Yetkili bir kimsenin bir konuda yayın organlarına yaptığı açıklama, beyanat.
demeç vermek * (yetkili bir kimse) bir konuda yayın organlarına açıklama yapmak, beyanat vermek.
demediğini bırakmamak (veya komamak) * birisi için kırıcı, ağır, ileri geri konuşmak.
demek * Söylemek, söz söylemek.
* Ad vermek.
* (bir dilde) Karşılığı olmak.
* Anlamına gelmek.
* (herhangi bir) Ses çıkarmak.
* Herhangi bir yargıya varmak.
* Demek kelimesi düşünmek, oranlamak, ummak, istemek veya erişmek gibi anlamlara da gelebilir.
* (hareketin olumsuz biçimi, zıt anlamıkelimelerle kullanıldığında) Şartlar ne olursa olsun bir işi yapmak.
* O hâlde, şu hâlde.
* Bir işe kalkışmak, yeltenmek.
demek istemek * bir düşünceyi söylemek istemek; bir şeyi anlatmak istemek.
demek ki (demek oluyor ki) * şu hâlde, öyle ise.
demek olmak * anlamına gelmek.
demem o deme değil * benim söylemek istediğim o değil.
demem o deme değil * Bkz. deme.
demet * Bağlanarak oluşturulmuşdeste, bağlam.
* Bitki veya çiçek bağlamı.
* Üstün yapılı bitkilerde öz suların akmasına yarayan, bitkiye desteklik eden damarlıveya lifli kordon.
* Uzunlamasına birbirine bitişik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluğu.
* Bir atomun parçalanmasından doğan elektriklenmiştaneciklerin yörüngelerinden oluşan ışık topluluğu.
demet demet * Birçok demetler durumunda bağlanmışolarak, deste deste, demetleme.
demetçi * Demet yapan kimse.
* Harman makinesini ekin demetleriyle dolduran kimse.
demetçik * Demet parçası, küçük demet.
demetleme * Demetlemek işi.
demetlemek * Demet yapmak, demet durumunda ayırıp bağlamak.
demetlenme * Demetlenmek işi.
demetlenmek * Demet yapılmak.
demetletiş * Demet yaptırmak işi veya biçimi.
demetletme * Demet yaptırmak işi.
demetletmek * Demet yaptırmak.
demetleyiş * Demet yapmak işi veya biçimi.
demetli * Demet biçiminde olan.
demevî * Kanlı, kanıçok (insan).
* Kanla ilgili.
* Öfkeli, sinirli.
demeye getirmek * doğrudan doğruya söylemeyip dolayısıyla anlatmak.

Bir yanıt yazın