demeye kalmamak | * birden, hemen. |
demin | * Az önce. |
demincek | * Çok az önce. |
deminden | * Demin, az önce. |
deminki | * Biraz önceki. |
demir | * Atom sayısı26 atom ağırlığı55.847 olan, mavimtırak esmer renkte 7,8 yoğunluğunda, 1510° C de eriyen, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element. KısaltmasıFe. * Bazınesnelerin demirden yapılmışparçası. * Ayakkabıtopuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayıönlemek için çakılan, özel olarak yapılmışmadenden parça. * Gemilerin dalgalara, akıntılara kapılarak yer değiştirmemesi için suya atılan, zincirle gemiye bağlı bulunan, ucu çengelli ağır demir araç, çapa. * Demirden yapılmış. * Güçlü, kuvvetli, sert. |
demir ağacı | * İki çeneklilerden, ana yurdu Avustralya olan bir evcikli veya iki evcikli bir ağaç (Casuarina). |
demir almak | * gemi yola çıkmak için çapasınıdenizden çekmek, gitmeye hazırlanmak. * ölmek, çekip gitmek. |
demir atmak | * (gemi) çapasınıdenize salmak. * bir kimse bir yerde uzun süre kalmak. |
demir bilek | * Güçlü kuvvetli kimse. |
demir boku | * Demir dışığı, maden cürufu. |
demir dikeni | * Toprak üzerinde yatık olarak bulunan, çiçekleri küçük ve açık sarırenkli, meyvesi 10 mm kadar çapında, boynuz şeklinde sivri uçlara sahip bir bitki (Tribulus terrestris). |
demir gibi | * çok sağlam. * çok güçlü, çok kuvvetli. |
demir hat | * Demir yolu. |
demir kapı | * Irmaklarda gemilerin geçmesine engel olan kayalık yer. |
demir kırı | * Siyah, beyaz karışık griye yakın renkte at donu. |
demir kuş | * Uçak. |
demir oksit | * Demirin hem tabiatta hem de sentetik yapılmışolarak görülen ve değişik kimyasal değer ve renkte bulunabilen oksit biçimi. |
demir pası | * Demirde oluşan pas. * Bu pasın renginde olan. |
demir perde | * Sahne ile izleyicilerin bulunduğu salonu yangın tehlikesinde birbirinden ayıran, demirden yapılmışperde. |
demir resmi | * Geminin bir limanda demirlemek için ödediği vergi. |
demir sülfat | * Sülfirik asidin kimyasal formülü Fe2(SO4)3 olan demir tuzu ve bunun hidrolaştırılmış biçimi. |
demir taramak | * (gemi) rüzgâr veya akıntıyüzünden çapasınısürümek. |
demir tavında dövülür | * bir işin yapılması için uygun olan bir zaman, bir durum vardır. |
demir üzerinde | * demirini almışve kalkmaya hazır (gemi). |
demir yeri | * Limanlarda gemilerin demir atmasına ayrılmışyer. |
demir yolcu | * Demir yolu görevlisi. |
demir yolculuk | * Demir yolcunun görevi. * Demir yolu yapma ve işletme işi. |
demir yolu | * Lokomotif, vagon gibi demir tekerlekli taşıtların yürüdüğü paralel iki ray döşenerek yapılan bir tür yol, tren yolu. * Bu yolların yönetimi. |
demir yumruk | * Güçlü kuvvetli kimse. |
demirbaş | * Bir yerde kullanılan, bir yere kayıtlı olan, bir görevliden öbürüne teslim edilen dayanıklıeşya. * Bu nitelikte olan. * Bir yerin eskisi, emektarı olan (kimse). |
demirbaştan düşmek | * demirbaşlistesinden çıkarmak, kaydınısilmek. |
demirci | * Demir satan, demir eşya yapan veya onaran kimse. |
demirci mengenesi | * Kızgın demiri tutmak için kullanılan kıskaç. |
demircilik | * Demir eşya alıp satma veya onarma işi. * Demircinin zanaatı. |
demire vurmak | * birini demir zincirle bağlamak. |
demirhindi | * Baklagillerden, sıcak iklimlerde yetişen bir ağaç (Tamarindus indica). * Bu ağacın meyvesi. * Bu meyveden yapılan şerbet. * Pinti, hasis. |
demirî | * Demir mavisi, gri. |
demirkapan | * Mıknatıs. |
Demirkazık | * Kutup Yıldızı. |
demirleblebi | * Başarılmasıçok güç iş. * Başa çıkılması güç kimse. |
demirleme | * Demirlemek işi. |
demirlemek | * Kol demirini takmak, kapatmak. * (gemi) Demir atmak. * Demire vurmak. |
demirleşme | * Demirleşmek işi. |
demirleşmek | * Demir durumuna gelmek. * Demir gibi sağlam duruma gelmek. |
demirli | * İçinde metal veya karışım durumunda demir bulunan. * Demir parmaklık veya demir bir parça takılmışolan. * Demir atmış(gemi). * Bağlanıp kalmış. |
demirli beton | * Yapıda gücü, esnekliği artırmak için metal ve çimentodan yararlanma yöntemi, betonarme. |
Demirperde | * II. Dünya Savaşısonrasısoğuk savaşdöneminde, batılıülkelerin kendilerini doğu bloku ülkelerinden ayıran sınıra ve bu ülkelere taktıklarıad. |
demirsiz | * Demiri bulunmayan, içinde demir olmayan. |
demirsizlik | * Vücutta veya kanda beliren demir yetersizliği. |
Kategoriler