Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 29

denizkızı * Solunumlarıhem akciğerlerle, hem solungaçlarla olan, arka üyeleri olmayan, otçul amfibyumlar sınıfından
bir hayvan.
denizkozalağı * Konik biçimli kabuğunda bir yarık bulunan karından bacaklı yumuşakça (Conus).
denizköpüğü * Lüle taşı.
denizkulağı * Yassıkabuklu, içi sedefli, 10 cm uzunluğunda bir deniz yumuşakçası(Haliotis).
denizkurdu * Deneyimli, eski denizci, usta denizci.
denizlâleleri * Vücutları bir sapla deniz dibine bağlıveya serbest olabilen beşveya daha fazla kollu, toplu durumda
yaşayan derisi dikenlilerden bir sınıf.
denizlik * Kayıklarda bordayıaşan dalgaların içeriye girmesine engel olan eğik tahta.
* Pencerelerin altında, içte ve dışta yapılarak suların duvar içine sızmasını veya duvar yüzeyinde yayılmasını
önleyen eğik bölüm.
* Denize girerken kullanılan kadın mayosu.
denizmaymunu * Denizkedisi.
denizpalamudu * Kıyıkayalarının üzerinde yapışık olarak yaşayan, beyaz kalkerli plâkalarla çevrili, koni biçiminde, küçük,
kabuklu bir böcek (Balanus).
denizpelidi * Bir tür deniz böceği.
denizşakayığı * Kayalıklara yapışık olarak yaşayan, dokunaçlarıçok ve uzun, güzel renkli bir polip türü (Anemonia actinia).
denizşakayıkları * Deniz şakayıklarını içine alan selentereler alt sınıfı.
deniztarağı * İki çenetli kabuklu bir yumuşakça türü (Pecten).
deniztavşanı * Ağız dokunaçları genişve etli, uzun, çıplak vücutlu deniz yumuşakçası(Cyclopterus lumpus).
deniztilkisi * Saban balığı.
denizyıldızı * Denizyıldızlarından, yıldız biçiminde beşkolu olan, kayalıklar üzerinde yaşayan derisi dikenli bir hayvan
(Aster).
denizyıldızları * Örnek hayvanıdenizyıldızı olan derisi dikenliler sınıfı.
denk * Yük hayvanlarının sağve soluna konulan iki yük parçasından her biri.
* Yatak, yorgan, kumaşgibi eşyanın sarılıp bağlanmasıyla oluşan yük, balya.
* Ağırlık bakımından eşit olan.
* Uygun, nitelik yönünden eşit.
* Destekleri paralel, yönleri aynı, şiddetleri eşit bulunan güçler.
denk düşmek * uygun olmak, fırsat olmak.
denk gelmek * uygun düşmek, uygun gelmek.
* rast gelmek, rastlamak.
denk getirmek * uygun düşürmek, rastlatmak.
denk küme * Bire bir eşlenebilen, eleman sayılarıeşit küme.
denk yapmak * denk durumuna getirmek.
denkçi * Denk işleri ile uğraşan veya denk yapan kimse.
denkçilik-ği * Denkçi olma durumu.
denklem * İçinde yer alan bazıniceliklere ancak uygun bir değer verildiği zaman sağlanabilen eşitlik, muadele.
* Bir yanında olaya giren çeşitli maddelerin formülleri, öteki yanında da tepkime sonucu oluşan yeni
maddelerin formülleri bulunan eşitlik.
denkleme * Denklemek işi.
denklemek * Denk duruma getirmek.
denklemler sistemi * İki veya daha çok denklemden oluşan ve hepsinin birlikte ortak çözümü istenen takım.
denklenmek * Denk yapılmak.
denkleşme * Denkleşmek durumu.
denkleşmek * Birbirine denk olmak, denk duruma gelmek.
denkleştirici * Denkleştirme işlemini sağlayan.
denkleştirme * Denkleştirmek işi.
denkleştirmek * Denk duruma gelmesini sağlamak.
* Gereken miktarı sağlamak.
denklik * Denk olma durumu, eşitlik, müsavat.
denktaş * Denk, eşit, küfüv.
denkteş * Bkz. denktaş.
denli * “Kadar” anlamında üstünlük derecesini belirtir.
denli * Ağır başlı, sözleri ve davranışlarıölçülü olan (kimse).
denli densiz söz söylemek * uygunsuz, yakışıksız ve saygısız sözler söylemek.
denlilik * Denli olma durumu.
denme * Denmek, denilmek işi.
denmek * Ad verilmek.
* Söylenmek, sözü edilmek.
densimetre * Bitkilerin dışkısımları ile toprak üzerinde kapladıklarıalanı çeşitli büyüklüklerdeki halkalar yardımı ile
ölçen bir alet.
densiz * Yakışıksız ve saygısızca davranan.
densizlenme * Densizleşmek durumu.
densizlenmek * Densizlik etmek.
densizleşme * Densizleşmek işi.
densizleşmek * Yakışıksız ve saygısızca davranır duruma gelmek.

Bir yanıt yazın