Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 3

dağıtılma * Dağıtılmak işi.
dağıtılmak * Dağıtmak işi yapılmak, tevzi edilmek.
dağıtım * Dağıtmak işi, tevzi.
* Bir merkezden çeşitli yerlere göndermek işi.
dağıtım bürosu * Dağıtım işinin yapıldığı büro.
dağıtım evi * Dağıtım işiyle uğraşan kuruluşmerkezi.
dağıtımcı * Dağıtım işiyle uğraşan kimse veya kuruluş.
dağıtımcılık * Dağıtımcının işi.
dağıtış * Dağıtmak işi veya biçimi.
dağıtma * Dağıtmak işi, tevzi etme.
dağıtmak * Toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak.
* Belli bir orana göre bölüştürmek, pay etmek, tevzi etmek.
* Bir şeyin veya bir yerin düzenini bozmak.
* Güçlü bir vuruşla büyük bir zarara yol açmak.
* Bir topluluğun varlığına son vermek, feshetmek.
* Kurulu bir düzeni bozmak.
* Etkisini, gücünü azaltmak, gidermek.
* İletmek, ulaştırmak.
dağî * Dağlık bölgelerde söylenen türkülerin makamı.
dağlağı * Dağlama aracı.
dağlama * Dağlamak işi.
dağlama resim * Tahta üzerine kızgın demirle yapılan bir tür resim, yakma resmi, pirogravür.
dağlamak * Kızgın bir demirle hayvan derisine damga vurmak.
* Akan kanıdindirmek veya hasta bölümleri ortadan kaldırmak için vücudun bir yerini kızdırılmış bir metal
araçla yakmak.
* (çok sıcak, soğuk veya acı bir şey) Yakmak.
* Acısıyüreğine işlemek.
dağlanış * Dağlanma işi veya biçimi.
dağlanma * Dağlanmak işi.
dağlanmak * Dağlamak işine konu olmak.
dağlar anası * Çok iri kadın, dağanası.
dağlara düşmek * büyük bir üzüntü dolayısıyla insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşamak.
dağlara taşlara * kötü bir durumdan söz edilirken “hepimizden ırak olsun” anlamında söylenir.
dağların misafir aldığımevsim * yaz mevsimi.
dağların şenliği (veya dağların gelin anası) * ayı, kaba, anlayışsız kimse.
dağlatış * Dağlatmak işi veya biçimi.
dağlatma * Dağlatmak işi.
dağlatmak * Dağlamak işini yaptırmak.
dağlayış * Dağlamak işi veya biçimi.
dağlı * Dağlık bölge halkından olan.
* Kaba saba, görgüsüz.
* Dağa ait.
dağlı * Dağlanmışolan.
dağlıç * Kıvırcık koç ile Karaman koyununun birleşmesinden doğan melez koyun.
dağlık * Birçok dağın bulunduğu, dağlarla kaplı(bölge).
dah * Bkz. deh.
dah etmek * sürmek, yürütmek.
daha * Şimdiye kadar, henüz.
* Olana ek olarak, olana katarak.
* Kendisinden sonra üçüncü kişi iyelik eki alan bir sıfatla birlikte sözü edilen konuda en önemli durumu
belirtmek için kullanılır.
* Bundan başka, bunun dışında.
daha bir * Değişik, farklı.
daha da * karşılaştırma derecesini vurgular.
daha daha * “Başka neler oldu?” anlamında kullanılır.
daha iyisi can sağlığı * “bulunabileceklerin en iyisi oldu” anlamında kullanılır.
daha neler! * “hiç öyle şey olur mu!” anlamında kullanılır.
dahası * (bir şeye) Fazlası, ilâvesi.
dahasıvar * bir konuda bilinmesi gereken başka şeyler de olduğunu anlatmak için kullanılır.
dahdah * (çocuk dilinde) At.
dahi * Da, de.
* “Bile” anlamında şart bildiren fiillerden sonra gelerek şartın geçerli olmadığını bildirir.
dâhi * Olağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan (kimse).
dâhice * Dâhiye yakışır (biçimde).
dahil * Bir işe karışmışolma, karışma.
dâhil * İç, içeri.
* İçinde olmak üzere, ile birlikte.
dâhil etmek * içine almak, katmak.
dâhil olmak * katılmak, girmek veya içinde olmak.
dâhilen * İçeriden, içten.
* (ilâçlar için) İçip, yutularak.

Bir yanıt yazın