densizlik | * Densiz olma durumu, densizce davranış. |
densizlik etmek | * densiz bir davranışta bulunmak. |
denşirme | * Denşirmek işi. |
denşirmek | * Bir şeyin yapısınıveya niteliğini bozmak, tağyir etmek. |
deontoloji | * Ödev bilgisi. |
depar | * Çıkış. |
depara geçmek | * koşuya veya yarışa hızla başlamak. |
depara kalkmak | * koşu veya yarışiçinde birdenbire hız artırmak. |
departman | * Bir işyeri, okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan alt birimlerinden her biri, bölüm. |
depderin | * Çok derin. |
deplâsman | * Spor takımlarının kendi şehirleri dışında maç yapmaya gitmesi. |
deplâsmana gitmek (veya çıkmak) | * (spor takımları) kendi şehirleri dışında maç yapmaya gitmek. |
depo | * Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer. * Bir malın toptan satıldığıve çokça bulunduğu yer. * Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığıyer. |
depo etmek | * yığmak, biriktirrnek. |
depocu | * Depoya bakan kimse. |
depoculuk | * Depocunun yaptığı iş. |
depolama | * Depolamak işi. * Bellek cihazına verinin yerleştirilmesi veya saklanması. |
depolamak | * Depo etmek, biriktirmek. * Bir bellek cihazına veriyi yerleştirmek veya saklamak. |
depolanma | * Depolanmak durumu. |
depolanmak | * Depolamak işi yapılmak. |
depozit | * Bir taahhüt sırasında yatırılan güvence veya bağlanma parası. |
depozito | * Bkz. depozit. |
deppoy | * Bkz. debboy. |
deprem | * Yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürme durumuna geçmesi yüzünden oluşan sarsıntı, yer sarsıntısı, hareket, zelzele. |
deprem bilimci | * Deprem bilimiyle uğraşan kimse. |
deprem bilimi | * Depremleri, yer hareketlerini inceleyen bilim, sismoloji. |
deprem bölgesi | * Depremlerin sık sık oluştuğu, gevşek ve kırık yer altıkuşağı. |
deprem kuşağı | * Depremlerin oluştuğu aynıdüzlemde yer alan bölgeler. |
deprem merkezi | * Depremin oluştuğu odak nokta ve yayıldığıyer. |
depremçizer | * Depremleri yazan cihaz, sismograf. |
depremyazar | * Depremlerin yerini, süresini, şiddetini tespit eden çok duyarlıcihaz, sismograf. |
depremzede | * Depremde zarar görmüşinsan. |
deprenme | * Deprenmek işi. |
deprenmek | * Kımıldamak, hareket etmek, sarsılmak. |
depresyon | * Ruhî çöküntü. |
depreşme | * Depreşmek durumu. |
depreşmek | * Yeniden ortaya çıkmak, nüksetmek. |
depreştirme | * Depreştirmek işi. |
depreştirmek | * Depreşmesine sebep olmak. |
der demez | * hemen, o sırada. |
der oğlu der | * bir şeyin sürekli söylendiğini anlatır. |
derakap | * Hemen arkasından, hemencecik, derhal. |
derbeder | * Yaşayışıve davranışı düzensiz (kimse). |
derbederlik | * Derbeder olma durumu. |
derbent | * İki dağarasındaki geçit yeri, boğaz. * Sınırlarda bulunan küçük kale. |
derç | * Alma, toplama. * Kaydetmek (almak, toplamak). |
derde derman olmak | * soruna çözüm bulmak, sıkıntıyı geçirmeye çare göstermek. |
derdest | * Yakalama, tutma, ele geçirme. |
derdest etmek | * yakalamak, tutmak, ele geçirmek. |
derdi başından aşkın olmak | * aşırıderecede meşgul olmak birçok sorunu bulunmak. |
Kategoriler