Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 30

densizlik * Densiz olma durumu, densizce davranış.
densizlik etmek * densiz bir davranışta bulunmak.
denşirme * Denşirmek işi.
denşirmek * Bir şeyin yapısınıveya niteliğini bozmak, tağyir etmek.
deontoloji * Ödev bilgisi.
depar * Çıkış.
depara geçmek * koşuya veya yarışa hızla başlamak.
depara kalkmak * koşu veya yarışiçinde birdenbire hız artırmak.
departman * Bir işyeri, okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan alt birimlerinden
her biri, bölüm.
depderin * Çok derin.
deplâsman * Spor takımlarının kendi şehirleri dışında maç yapmaya gitmesi.
deplâsmana gitmek (veya çıkmak) * (spor takımları) kendi şehirleri dışında maç yapmaya gitmek.
depo * Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer.
* Bir malın toptan satıldığıve çokça bulunduğu yer.
* Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığıyer.
depo etmek * yığmak, biriktirrnek.
depocu * Depoya bakan kimse.
depoculuk * Depocunun yaptığı iş.
depolama * Depolamak işi.
* Bellek cihazına verinin yerleştirilmesi veya saklanması.
depolamak * Depo etmek, biriktirmek.
* Bir bellek cihazına veriyi yerleştirmek veya saklamak.
depolanma * Depolanmak durumu.
depolanmak * Depolamak işi yapılmak.
depozit * Bir taahhüt sırasında yatırılan güvence veya bağlanma parası.
depozito * Bkz. depozit.
deppoy * Bkz. debboy.
deprem * Yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürme durumuna
geçmesi yüzünden oluşan sarsıntı, yer sarsıntısı, hareket, zelzele.
deprem bilimci * Deprem bilimiyle uğraşan kimse.
deprem bilimi * Depremleri, yer hareketlerini inceleyen bilim, sismoloji.
deprem bölgesi * Depremlerin sık sık oluştuğu, gevşek ve kırık yer altıkuşağı.
deprem kuşağı * Depremlerin oluştuğu aynıdüzlemde yer alan bölgeler.
deprem merkezi * Depremin oluştuğu odak nokta ve yayıldığıyer.
depremçizer * Depremleri yazan cihaz, sismograf.
depremyazar * Depremlerin yerini, süresini, şiddetini tespit eden çok duyarlıcihaz, sismograf.
depremzede * Depremde zarar görmüşinsan.
deprenme * Deprenmek işi.
deprenmek * Kımıldamak, hareket etmek, sarsılmak.
depresyon * Ruhî çöküntü.
depreşme * Depreşmek durumu.
depreşmek * Yeniden ortaya çıkmak, nüksetmek.
depreştirme * Depreştirmek işi.
depreştirmek * Depreşmesine sebep olmak.
der demez * hemen, o sırada.
der oğlu der * bir şeyin sürekli söylendiğini anlatır.
derakap * Hemen arkasından, hemencecik, derhal.
derbeder * Yaşayışıve davranışı düzensiz (kimse).
derbederlik * Derbeder olma durumu.
derbent * İki dağarasındaki geçit yeri, boğaz.
* Sınırlarda bulunan küçük kale.
derç * Alma, toplama.
* Kaydetmek (almak, toplamak).
derde derman olmak * soruna çözüm bulmak, sıkıntıyı geçirmeye çare göstermek.
derdest * Yakalama, tutma, ele geçirme.
derdest etmek * yakalamak, tutmak, ele geçirmek.
derdi başından aşkın olmak * aşırıderecede meşgul olmak birçok sorunu bulunmak.

Bir yanıt yazın